Paylaş
Üç gün boyunca İzmir’in aydınlığını, özgürlükçü ruhunu, temiz havasını, güzelliğini hafızamıza iyice kaydettik; umutsuzluğa kapıldığımız zamanlarda “Türkiye’de böyle şehirler, böyle insanlar var” diye hatırlayabilmek için.
İnsan hayata yaşadığı şehirden baktığında, kendini belirli sınırlar ve belirli bir ruh hali içine hapsolmuş hissedebiliyor. Özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar için trafik, betonlaşma, nüfus yoğunluğu ve çevre kirliliği gibi faktörler birleştiğinde sadece bedenen değil, zihnen de çöküyor, ümitsizliğin peşine kolayca takılabiliyoruz.
Üzerine hepimizi “insanlık ahlaki açıdan çöküyor” hissine sürükleyen yoz haberler içinde boğulurken, hiçbir güzelliği göremez hale geliyoruz. İşte böyle bir ruh hali içinde başladı İzmir’e olan yolculuğumuz...
Baktığımız yeri, baktığımız insanları, odaklandığımız olumsuzluğu geride bırakarak, olağan döngümüz içinden çıkıp başka şehirler, başka hayatlara şahit olduğumuzda yaşamı her yönüyle algılamaya başlıyoruz aslında.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yaptırdığı bir araştırmada, İzmir’i günübirlik gezen turistlere İzmir’in insanda uyandırdığı en kuvvetli duygu soruluyor. Cevap ne çıkıyor dersiniz?
Yüzde 80’in üzerinde “güzel” cevabını aldıklarını söylüyor İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu. İzmir’i gezen bir turist olarak ben de üzerine “aydınlık” kelimesini eklemeliyim. Şehir, insanlar, mekanlar, hayata bakış, yaşayış... Bütünüyle aydınlık, güneş ışığı saçan bir şehir İzmir.
Mithatpaşa Caddesi ile Halil Rıfat Paşa Caddesi’ni birbirine bağlayan tarihi asansörü ve Dario Moreno Sokak’ı gezerek başladık bu güzel geziye.
Moreno’nun yaşadığı evin bulunduğu bu güzel sokaktan geçerek asansöre ulaşıyor, üst cadde seviyesinde bulunan seyir terasından tüm İzmir’i panoramik olarak görebiliyorsunuz.
1907 yılında Avrupa’daki örnekleri doğrultusunda, iki cadde arasındaki ulaşımı kolaylaştırmak adına bir hayırsever olan Nesim Levy tarafından yaptırılmış bu asansör. Hani bazı anlar vardır, fotoğrafını çekersiniz ancak gözünüzün gördüğü ile fotoğraf karesinde görünen bir türlü eşleşmez.
Sığdıramazsınız ortamın enerjisini, neşesini, dört bir yanınızdaki güzelliği...
İşte bu sokak ve tarihi asansör, fotoğraf karesine sığdırılamaz yerlerden biriydi bizim için. Güzel İzmir’i yukarıdan görerek, o yüksek enerjisinin bizi hakimiyeti altına almasına izin verdik ve bu dakikadan itibaren tüm kötü hisleri ardımızda bıraktık.
Bir sonraki durağımız Bikur Holim Sinagogu idi...
İzmir Yahudi kültürünün tarihçesini İzmirliler tarafından çok sevilen rehber, yazar ve İzmir’e gönül vermiş güzel insan Sara Pardo’dan dinledik, ardından Kordon sahilindeki piknikte güneşi batırdık...
İkinci gün ise İnciraltı Kent Ormanı’nda başladı maceramız. Türkiye’nin en güzel bisiklet ve yürüyüş yollarından birine sahip olan 2 milyon metrekarelik, deniz kenarında bir ormanlık alan burası. İnsan elinin değdiği ve beton yerine yaşam fışkıran nadir güzelliklerden...
Teleferik, Agora, İzmir Kent Ormanı, Urla... 3 günde bir hafta kalmış kadar yer gördük, İzmir’e tekrar tekrar gelmek için cebimizde güzel anılar biriktirdik...
Kısa kısa...
◊ Kültürpark, şehir hafızasının önemli mekanlarından. 1922’de şehri tahrip eden büyük İzmir yangınından sonra başlamış hikayesi... Kültürpark yıllar içinde değişim ve dönüşüme uğramış, zor zamanlar geçirmiş, şimdi ise her şehirde olmasını arzuladığımız nitelikte dev bir şehir parkına dönüşüyor. Bu yenilenmenin detaylarını ve park tarihini pek yakında yayınlanacak İzmir ekimizde okuyabileceksiniz.
◊ Türkiye’nin en büyük fuar ve kongre merkezi Fuar İzmir, Gaziemir’de yer alıyor. Türkiye’nin fuarcılık alanındaki gururu...
◊ Gezimizde Urla’daki Enginar Festivali’ni yakalama şansı bulduk. Tüm İzmirlilerin akınına uğradığı, sokaklarından müzik ve mutluluk taştığı bir günde gezdik Urla’yı. Hoş, Urla’nın sokaklarından mutluluk taşmadığı bir gün mü var sanki... Bu güzel beldede yaşayan yazar Neslihan Acu ile buluştuk, bir başka yazıda, uzun uzun anlatmalı...
Paylaş