Güvende değilim, Facebook...

İnsanın elinin kolunun bağlı olduğunu hissettiği sabahlardan biri.

Haberin Devamı

Bir yandan saldırıda hayatını kaybedenlerin kimlikleri ortaya çıkıyor, bir yandan saldırı anına dair yeni görüntüler...
Yayın yasağı getirildiği, dolayısıyla ana akım medyadan öğrenebileceklerimiz sınırlı olduğu için gündemi yabancı kaynaklardan ve sosyal medyadan takip etmek durumunda kalıyoruz.
Ekranlarımızda diziler, yarışmalar akarken dünyadaki önemli kanallar saldırı haberini konuşuyor, inceliyor, izleyicilerine duyuruyor.
İlk defa başımıza gelmiyor:
Önce elçilikler Türkiye’de yaşayan/ bulunan vatandaşlarına “dikkatli olun” uyarısı yapar.
Sosyal medyada bu uyarı elden ele yayılır, bu oluşan korku atmosferinde resmi bir açıklama bekleriz ama gelmez. Gelen açıklamada da uyarıların “toplum huzursuzluğunu artırmaya yönelik” olduğu söylenir, güvenlik önlemleri artırılmaz, günlük yaşamı engelleyecek bir durum görülmez ve sürpriz!
Bir saldırı gerçekleşir.
Düzenli olarak bomba dehşeti altında yaşıyoruz artık.
Ölüm saçan üç militan 36 kişiyi öldürüyor, 147 kişiyi yaralıyor.
Beş yaşındaki kız çocuğunu öldürüyor, çocuk. Çocuk.
Bu esnada insanlık? Sağduyu? Kriz yönetimi?
Ara ki bulasın.
Havaalanındaki taksici insanları alıp oradan uzaklaştırmak bir yana, “bomba tarifesi” uyguluyor, normalden de pahalı.
Saldırının ardından yayın yasağı getiriliyor, kimse orada gerçekten ne olduğuna dair gerçek bilgi alamıyor, sosyal medyadaki bilgi kirliliği ve şiddet pornosu ortasında kalıyoruz.
Sonra bir adam çıkıp “Eleştirenler umarım böyle bir patlamada can verirler” diyor.
Diğeri eleştirenleri, isyan edenleri “vatan haini” ilan ediyor.
İnsanlar daha iyi bir yaşam için devleti yönetenleri eleştirebilir fakat memlekette hakim gücü eleştirmenin “vatan hainliği” olarak ısrarla yerleştirildiği bir dönemdeyiz.
Yabancısı da değil insanoğlu bu durumun.
Bir tane “dünya tarihi” kitabının kapağını kaldırmış olmak, bir lokma siyasi tarih bilmek yeterli bunun için.
Eskiden de tehlikeliymiş kelimelerin anlamlarını çalmak, yine tehlikeli.
“Neden yayın yasağı var” diyen de terörist oluyor kelimelerin anlamları çalınınca, beline patlayıcı takıp çocuk öldürmeye giden de.
Güzel kelimeler kadar, kullanırken sekiz kez düşündüğümüz sıfatların da anlamlarının çalındığı bir dönemdeyiz.
Aydınlık insanlarla, çocuk öldürecek kadar gözü kararmış saf kötülüğü aynı sepete atan, attıran bir karanlık bu.
Kriz zamanlarını aşmak artık her zamankinden zor.
Havalimanı gibi bir gün sonra açılamıyoruz biz.
Facebook soruyor, “Güvende misin?”
Sormasın hiç.
Biz, sadece kriz zamanlarında değil, herhangi bir gün, herhangi bir zaman elinden özgürlükleri çalınan insanlarız.
Facebook’un bu sorusuna cevap vermek için bir VPN hizmet sağlayıcı kullanarak “başka ülkeden bağlanıyormuş gibi” gezinmek gerekiyor sanal dünyada böyle zamanlarda..
Zira Twitter’a, Facebook’a da erişim engelleniyor.
Kriz yönetimi konusundaki tek “marifet” yayın yasağı getirmek değil, insanların iletişim kurmak için elzem şekilde ihtiyaç duyduğu sosyal medya araçlarına da “el koyuluyor.”
Gelelim Facebook’un sorusuna...
Güvende miyiz? Değiliz.
Peki neden güvende değiliz?
İstihbarat eksiği mi var?
Polis eksiği mi var?
Güvenlik eksiği mi var?
Sonuç? Kimse için sürpriz değil.
Sevgili Facebook... Güvende değiliz.
Bir sonraki saldırıya kadar güvende değil ama hayattayız diyelim.
Şimdilik.

Yazarın Tüm Yazıları