Paylaş
Kabine toplantılarına dinleyici ve gözlemci olarak girer, devlet işlerinde etkin bir biçimde yer alırmış.
Rosalynn Carter’ın bu durumu elbette birçok devlet adamını rahatsız edermiş fakat seslerini çıkarmazlarmış.
Rosalynn Carter’ın önemli bir özelliği varmış: Nerede sinsi, nerede numaracı, nerede kötü niyetli, nerede çakal biri var, bunu hemen sezermiş.
Bu gözlem yeteneği sayesinde eşi ona sonsuz güvenirmiş.
Hangi ülkede olursa olsun, yönetici eşlerinin devlet işlerinde bir biçimde parmağı olabilir.
Tarih bunun örnekleriyle dolu sevgili Hürrem Sultan Habitus okuru.
Fakat Först Leydi’lerin devlet işlerine karıştığı kimi ülkelerde acaba neden eşlerin devlet işlerine müdahalesi bizdeki kadar tepki çekmiyor?
Belki de güç sahipleri, güçlerini hısım-akraba ve destekçilerine para kazandırmak konusunda kullanmadıkları içindir.
Ya da ülkenin bütün önemli işlerini yakınlarına emanet etmedikleri içindir.
Bir iş konusunda profesyonellik, işe hakim olma, yetenek, vizyon, başarı gibi kelimelerin yerine “Beni destekliyor mu, yanımda geleceği var mı, işime yarar mı, işi bilmese bile idare edebilir mi” gibi sorular yerleştirmedikleri içindir.
“Benim gibi düşünmüyor” diye kendi vatandaşını düşmanı bellemedikleri içindir.
Bunları yapmadıkları için devlet işlerinde “eş parmağı” o kadar da göze batmıyordur belki, ne dersiniz?
Sosyal sorumluluk mevsimi
Gün geçmiyor ki bir fotoğrafçı “onu kıramayan” ve “farkındalık yaratmak isteyen” ünlülerle bir proje yapmasın.
“Onlar da bu işi yapmasa, geniş kitleler bu sorunu nasıl duyacak, nasıl meselenin farkında olacak” diye bir soru sorulabilir belki.
Fakat sorulmasa daha iyi olur herhalde.
Zira günümüz şöhret dünyasının “yüz gündemde tutma” “doğru projelerle doğru PR” “sevilebilirliği artırma” halleri içinde bu projelerin kaçının içinde doğru nedenler arayalım?
Samimi duygularla yapılan işlerin kokusu yüz metreden alınıyor, çok zor değil.
Ama nerede gözünü kısmış enteresan enteresan objektife bakan bir burma bıyık “iş sahibi”, nerede “sosyal yaraya dikkat çekiyorum” diye projede yer almasına rağmen “güzel olan pozu seç n’olur” diyen bir ünlü...
İşte o noktada olduğum yerde kıvrılıp şöyle bir kestiresim geliyor, anlatabiliyor muyum sevgili ilgi manyağı Habitus okuru.
Anlaşılamayan bazı Tweet’ler...
-“Koşturmaca başlarrr”, “Mekan yıkılırrrr”: Bu ve benzeri tweet’ler, yani her işte parmağı olan ünlü Tweet’i. Tamam, başlasın koşturmaca? Yıkılsın mekan? Takipçinin bu konuda ne yapmasını bekliyorsun ey ünlü ve güzel kardeşim.
-“Kendine hükmetmeyen uşak kalır-GOETHE”: Sadece özlü söz paylaşanların sırrını ben çözemedim, çözen beri gelsin.
Hep mi birilerine sokuşturmaca kardeşim?
Hep mi “kıssadan hisse.”
Hep mi “lafı da hep gediğine koyan bi’ insanım” imajı?
Hep mi? Rahatla be canım az.
Rahatla. Ya da ne bileyim, Hubble teleskobunu astronotlar nasıl onarmış, bul onu izle, bak oradan dünya ne kadar küçük görünüyor.
Hatta sen hiç görünmüyorsun, işte buna inanamayacaksın..
Paylaş