En yanlış algılanan söz: Carpe Diem!

Sinan Çetin’ün oğlu ilk kez hakim karşısına çıkmış...

Haberin Devamı

“Kazadan beri her gün aynı rüyayı görüyorum. Her sabah aynı acıyla uyanıyorum. Rüyamda İsmet Bey, ailesine kavuşuyor. Geçmişi değiştirmem mümkün değil. Tek isteğim ailesinin beni affetmesi. (...) Cezaevinde anladım ki bir insan için en acı şey sevdiklerinden ayrı kalmakmış. Bir insanın sevdiklerinden ayır kalmasına sebep olduğum için çok üzgünüm.”

Çetin’in yaşadığı ve daha da önemlisi yaşattığı çok büyük bir acı.
Sözlerinin gerçekliğine inanıyorum.
Bir insanın cezaevinde, işlediği bir suçtan ötürü kalması ve kendiyle hesaplaşma yaşamaması herhalde mümkün değil.
Çetin’in sorumlu bir sürücü olduğunu söyleyemeyiz.
Daha önceki trafik siciline şöyle bir göz atmak bile, bunu söylemek için yeterli.
Son kazasında, bu sorumsuzluğun tepe noktasına çıktığı bir anda, büyük bir bedel ödedi.
Eğer cezaevinden çıkacak olursa, otomobilini kaza öncesi dönemlerindeki gibi sürmeye cesaret edemeyecektir.
İnsanoğlu ne garip canlı...
Hatalarını anlaması, elindekilerinin değerinin farkına varması için illa onu derinden yaralayıcı bir olay yaşaması gerekiyor.
Sevdiklerimizin değerini onlar yanımızdayken bilmeyiz...
Hayatımızın güzelliğini onu yaşarken anlayamayız...
Bayılırız geçmişi hatırlayıp “Ah” demeye.
Oysa geçmişteki günlere geri dönecek ve kendimizi izleyecek olsak, her şeyden yakınan ve tam manasıyla mutlu olamayan bir insanla karşılaşırız...
Özgürlüğümüzün manasını, onu kaybettiğimizde anlamaya başlarız...
İnsan, gerçek anlamda veya mecazi olarak onu duvarların ardına hapseden durum veya düşünceler söz konusu olduğunda elindekinin değerini ve büyüklüğünü kavrıyor.
Oysa gerçek yanlışı, kötüyü ayırt edecek becerilerimiz var. Serseri gibi otomobil kullanmanın YANLIŞ olduğunu, bir insanın ölümüne sebep olmadan da bilmek mümkün.

 

Haberin Devamı


“Keşke” dememek elimizde

Söz konusu “bir işi zamanında yapmak” olunca, hayatın her anı, konular değişse bile birbirine benziyor esasında.
Mesela bir insanı gerçekten seviyorsunuz ama onu kaybetmek için elinizden geleni ardınıza koymayıp, değişmeyi reddedip sonra ilişkiniz noktalanınca karalar bağlıyorsunuz...
Peki vakit varken, zamanınız buna elverirken neden yapmıyorsunuz?
Yok, illa gidecek önce o kadın, o adam...
Bir kopuş yaşanacak, büyük acılar çekilecek...
Sonra akıl başa gelecek ama hep çok geç olacak...
Hani Latin edebiyatının meşhur ozanı Horatius’un ünlü bir sözü vardır, “Carpe Diem” diye...
“Günü yakala” anlamına gelen bu meşhur deyiş, hep hayatın tadını çıkarmak açısından söylenir...
Esas günü yaşamak, anı yakalamak, zamanın tadını çıkarmak sadece zevk aldığınız eylemler söz konusu olduğunda değil, doğru-yanlış muhakemesi yaparken de devreye giriyor olmalı...
İşte o zaman günü yakalayabileceğiz, hayatı hakkıyla, doya doya yaşayabileceğiz...
Zamanı yakalayabildiğiniz, “keşke” dedirtecek kararlar vermediğiniz, güzel bir hafta sonu olsun!

Yazarın Tüm Yazıları