Ankara’dayım diye İstanbul’dan, havadislerden koptum mu sandınız? Yok öyle.
İlllk ben yazıcaam! Eennn çok ben yazıcaam! Önnnce beni okuyacaksınız! şangır! ıntihar mı edeyim yani? Fooşş!
Bu Erol Büyükburç potpurimle açtığım bugünkü köşemize enteresan bir haberle devam etmek istiyorum sevgili yaşayan ölü Habitus okuru.
Türkiye’nin ilk zombi filmi olan “Ada”nın çekimlerine ağustosta başlanıyor, duymuşsunuzdur.
Aldığım bir son dakika bilgisine göre filmde Saadet Işıl Aksoy gibi sürprizler de var, nefis nefis...
Eh, “Adalardan bir zombi gelir bizlere, aman Allah gözlere bak gözlere” denir ancak bu güzel habere.
Değil mi yani.
Aslında birer sinema yazarı olan filmin yönetmenleri Murat Emir Eren ve Talip Ertürk, ömürleri boyunca borç içinde yaşama pahasına işlerini güçlerini bırakmışlar, bu işe soyunmuşlar.
Umarım gişede emeklerinin karşılığını alırlar...
Peki filmde ne oluyor?
Öncelikle bir korku filmi olduğunu ama komedi öğeleri de içerdiğini söyleyeyim.
Konusuna gelince, lise yıllarından beri tanışan bir grup genç, ortak arkadaşlarının düğünü için Büyükada’ya gidiyor. Grubun içinden Erhan isimli bir genç, seyrek bir araya gelebilen bu grubun ada günlerini ve düğünü kaydetmek için sürekli elinde kamerayla geziyor, her anı kaydediyor.
Filmi onun kamerasından izliyoruz aslında, biraz Blair Witch Project ya da Cloverfield tadı olacak yani.
Sonrası malum, bir noktada ölüler canlansın; sen kaç, onlar kovalasın...
Yaşayan ölü alımlarımız başlamıştır
Filmle ilgili olarak yönetmenlerden Murat’la konuştum, ilginç notları aktarıyorum, buyurunuz:
Türk Sineması’nın önemli aktörlerinden Taner Birsel, Ada’nın bir zombi filmi projesi olduğunu duyar duymaz senaryoyu dahi okumadan filmde rol almayı kabul etmiş.
Filmdeki zombi kalabalığına dahil etmek üzere internet üzerinden “zombi alımı” yapılıyor. zombiolmakistiyorum@gmail.com ve zombi@adafilmi.com adresine mail gönderen veya Facebook’taki “zombi olmak istiyorum” grubuna üye olan herkes potansiyel aday. Gelen mailler ve Facebook üzerindeki üye sayısı toplamda 400’e yaklaşmış.
Saç-makyaj konusunda kendi tasarımlarını yapanlar da varmış. Örneğin başvurulardan birinde, saçlarını mohawk stili yapmak suretiyle “ilk Türk punk zombi” olmak istediğini dile getiren bir arkadaş var...
Filmdeki önemli rollerden biri için teklif götürülen Saadet Işıl Aksoy’la bu rol için anlaşılamamış ancak sonradan Aksoy filmdeki zombilerden biri olarak sürpriz bir rolde izleyici karşısına çıkmayı kabul etmiş.
Seda Sayan polemikleri
Bu aralar iyice magazine vurdum kendimi. Ankara’da evdeki televizyon 8 kanal filan gösteriyor, üstüne bir de uzaktan kumandası bozuldu, kalkmaya üşeniyorum, vileda sopasıyla televizyonu dürterek kanal değiştiriyorum. Feci teknoloji yoksunuyum, ses bozuk, ayar düğmelerinde fa anahtarı ve sol anahtarı var, öyle bir modelden bahsediyorum!
Fiziki şartlar bir kenara, bu magazin programlarının tuhaf bir hipnotize edici etkisi var. Takılınca kanalı değiştiremiyorsun bir türlü... Program bittiğinde de elinde kumanda, gözbebeklerin helezon olmuş bir biçimde manasızca televizyona bakarken yakalıyorsun kendini. Ben anlamıyorum bu işi, var bir numara... Evvelki gün, sabah ve akşam saatlerinde yaşadığım helezonlaşma anları esnasında, önce şarkıcı Zeynep’ten, sonra da Lerzan Mutlu’dan “Seda Sayan ekmekle oynuyor” manasına gelen bir takım laflar duydum. Gerçi Lerzan Mutlu bu konuya gelmeden önce “Annem yaşında kadın hakkında ne konuşucam, amaağğn” filan diyordu; o zaman insanın bir sonraki lafı hafife alası geliyor ama konumuz başka şimdi.
Ben bu “Seda Sayan ekmekle oynuyor” lafını ilk defa işitmiyorum. Üstüne birbirlerinden bağımsız iki insan daha söyleyince “Var mı acaba aslı” deyiveriyorsun. Sayan takıyor mu bu lafları onu bilmem de, bu ekmekle oynama meselesinin son zamanlarda biraz fazla etrafta döndüğünü kulak arkası etmemeli bence... Neticede kendisi kuvvetli bir televizyon kişisi, Türkiye’nin Oprah’sı diyoruz ya hatta, o açıdan söylüyorum.