Paylaş
Yeni aldığımız ve bozulmasın diye itina göstererek koruduğumuz bir elbiseye bile daha bilinçli yaklaşıyoruz, bakın size söyleyeyim.
En azından elbisenin bozulmaması için nasıl yıkamamız, nasıl ütülememiz gerektiğini bilerek davranıyoruz.
İş, insanın kendi bedenine gelince nedense varsa yoksa; “Ne varsa deneyeyim...”
Düzenli kontrollerini yaptıran kaç kişi var? Peki ya sağlıklı yaşam için düzenli almanız gereken besinleri biliyor musunuz? Fiziksel aktivite dozunuz ne peki? Koltuktan kanepeye mi yuvarlanıyorsunuz yoksa her gün en az yarım saat yürüyor musunuz?
Merak ediyorum, nedir insanın kendi bedenini bu kadar “deneme tahtası” olarak görmesini sağlayan motivasyon? Neden ona yeni bir elbise kadar değer vermiyoruz?
Bu sorunun cevabını, sağlık ve beslenme gibi hayati konuların dahi ticarete dönüşmesinde arayabiliriz.
İnsana çaresiz anında ümit veren reklamlar, çekici ama sağlıksız fırsatlar, eczanede bile “güvenilir” diye satılan ürünler... Bin bir türlü öneri... İnsanı yanıltıyor. Halbuki beden oyuncak değil, bir bilene soracaksın, dediklerini uygulayacaksın.
İnsan kendi kendine kilo vermeye çalışınca sonu belli: Artık öyle bir yerdeyiz ki, gerçek ile saçmalığın arasındaki çizgiyi bilmiyoruz. Çaresizce “acil kilo vermem lazım” endişesiyle sağa sola saldırdığın için de, neredeyse hepsi sana inandırıcı geliyor.
Neler okumuyoruz ki... Birisi akşam yemeyin diyor, birisi karbonhidratı kesin. Bir diğeri detoks öneriyor, öbürü protein yüklüyor.
Nedir bunun orta yolu? Hangisi doğru? Neye inanalım?
5 maddede çok özel Habitus diyeti
Şaka şaka. Öyle bir şey yok. Sadece sana yola çıkmak için ufak bir harita vereceğim. Ondan sonrası benim değil, beslenme uzmanlarının bileceği iş.
* Kısa sürede mucize yaratan sağlıklı bir yöntem yok, önce bunu bir kenara yazalım.
* Enformasyon bombardımanı çağında, gerçek ile diyet palavrası arasındaki sınırı bilemiyoruz. Bilhassa “kilo verdirir” dedikleri çaylara, kahvelere sırtınızı yaslamayın. Bakınız, vaktiyle bu çaylarla, hatta Dünya Sağlık Örgütü’nün onaylamadığı ama peynir ekmek gibi satılan “besin desteği” denilen haplarla metabolizmamı mahvettiğim için şimdi bunun acısını çekiyorum, buyurun size canlı örnek. Tam “kilo alıp vermiyorum artık” dediğim zaman sadece birkaç ay içinde 10 kilo aldım sevgili hurafelerden medet uman Habitus okuru. “Diyet sektörü” diye bir hadise var ve birçok kadın bu tuzaklara düşüyor, metabolizmasını mahvediyor. Diyet hapıydı, diyet çayıydı, kahvesiydi, bunları bir kenara koyduysak devam edelim.
* Herkese uyan bir diyet ne yazık ki yok. Çok kilo vermiş bir dostunuza heyecanla “Ay listeni bana da ver” dediğinizde, onun programı size yaramayabilir ve heyecanınız “Hiçbir şekilde kilo veremiyorum” eziyetine dönüşebilir. Ne yapacaksınız? İyi araştıracak, soruşturacak ve iyi bir beslenme uzmanı bulacaksınız. Kitapçılarda “diyet-beslenme” kısmında gezinir, internetten diyet ararsanız da sonuç aynı. Yine “arkadaşın diyeti” sendromu. Size uymayan ve muhtemelen hurafelerle dolu bir diyet seçtiniz, yine kilo veremediniz.
* Yattığın yerden olmuyor bu iş arkadaş. Bir zahmet sokağa çıkacak, hareket edeceksin. Bakınız “enformasyon çağı” diyoruz, bunun işe yarayan tarafları da var. Youtube’da milyon tane kardiyo egzersizi mevcut. Tıkla bir tanesine, antrenör bir saat terletsin seni.
* “Yemem veririm” diye bir şey yok kardeş. “Metabolizma hızı” diye bir şey var ve eğer yemezsen, yetersiz beslenirsen, uzun saatler aç kalırsan metabolizman yavaşlar ve kilo veremezsin. Ateşin yanmaya devam etmesi için ne yapacaksın? Sık sık odun atacaksın. Peki ne kadar odun atacak, ne sıklıkla atacak ve hangi tür odun kullanacaksın? İşte bu noktada hurafeler devreye giriyor. İnternete girip “Sabah kalkınca amuda kalkıp üç yudumda su iç”, “Kalp krizi geçirene kadar egzersiz yap” benzeri saçmalıkları okumak yerine bir bilene danış.
“İyi ki kendi kendime diyet yapmaya kalkışmamışım, iyi ki bir yol gösteren seçmişim” diyeceksin.
Paylaş