Paylaş
Kentsel dönüşümün rantsal dönüşüm anlamı taşıdığı İstanbul’da birçok apartman sakininin başına gelen tam da bu... Bir müteahhit rantı yüksek bir binaya adeta “takıyor”, “Ben yapacağım da ben yapacağım” diyor, satın aldığı daireden numune aldırıp “riskli” belgesini daire sahiplerine göndertiyor, böylece onları 60 günde oradan çıkmaya mecbur bırakıyor. Söyler misiniz, bunun “deprem riski” ile ne ilgisi var?
Bir müteahhit, apartmanda 50 senedir oturan insanlardan habersiz karot aldırıp teste nasıl gönderebilir? Oturanların sağlığını düşündüğünden olmasa gerek...
Müteahhitlerin apartman sakinlerine psikolojik baskı yapmaya, işgüzar manevralarla inşaat sürecini hızlandırmaya, insanların “yuvam” dediği yerlerdeki yaşamlarını zehir zıkkım etmeye ne hakkı var?
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vatandaşı bu hırs küpü müteahhitlerden koruyacak bir hamle yapacak mı, merak içindeyiz.
Vaziyet böyleyken, Emine Uşaklıgil’in Bir Şehri Yok Etmek isimli kitabını İstanbul’da yaşayan herkes okumalı.
Ne anlatıyor? İstanbul’un başına çöreklenen “Kentsel dönüşüm”ün gerçek yüzünü.
Müteahhitlerin iştahlarını kabartan ve ev sahiplerini seçeneksiz bırakan bu sistem nasıl da depremi bahane ederek birilerini zenginleştirmeye yarıyor, öğrenin...
Hatırlarsınız, eskiden tek katlı evler bir müteahhide verilir, yerine 4 katlı apartmanlar dikilir, müteahhit ve arsa sahibi zengin olurdu. Şimdi ise 4 katlı apartmanlar yıkılıp yerine 6 katlısı dikiliyor. “Kentsel dönüşüm” denen süslü tarif ve deprem riski, rantı yüksek binaları yıkıp yenilerini yapmak için güzel bir bahane yaratıyor esasında.
Acaba sağlamlaştırma imkanı olan ve yeniden yıkılıp yapılmasından daha az masraf yaratabilecek binalara devlet neden bu imkanı tanımıyor?
Çünkü 99’dan önce yapılmış tüm binalara doğrudan “riskli” belgesi veriyor...
Bizde neden “retrofitting” yapılamıyor?
Doğru ya, güçlendirme çalışması kimseyi zengin etmez... “Para” yok yani işin içinde... Hesaplı bir çalışma ile binayı güçlendirmek müteahhide para kazandırmaz. Vatandaşın da böyle bir şey yapacak mali gücü yok. Son model telefon alır ama evini güçlendirmeye yanaşmaz, çünkü zaten “bize bir şey olmaz”...
İnsan merak ediyor, acaba şehrin “pahalı” bölgelerinde apartmanlar teker teker deprem riski yüzünden yenilenirken, bu yenilenme furyası neden “nispeten ucuz” mahallelere uğramıyor? Deprem o mahalleleri yıkmayacak mı yoksa? Deprem sadece rantı yüksek mahallelere uğrayacak olmalı, bir telaş tüm eski binalar yıkıldığına göre...
Bakınız, bizimkine benzer deprem riski taşıyan San Francisco’da, evlere “retrofitting” yapılıyor mesela. Basitçe manası şu: Depreme dayanıklı hale getiriliyor. Üstelik bunu devlet yapıyor.
Dünyada deprem riski olan şehirlerde, yönetimler, sağlam ama eski binalarını güçlendirme seçeneğini de sunuyor vatandaşlarına. Çünkü “para” değil, “vatandaşın hakları” ön planda...
California’da, Kuzey Anadolu fay hattı ile aynı özellikleri taşıyan San Andreas fayının etki alanında “riskli” raporu alınan binaları boşaltma sürecinin tam 2 sene olduğunu biliyor musunuz? Bizde ise bu süre sadece 60 gün.
“Neden” derseniz... “Burası Türkiye”... Kim para kazanacaksa, sistem ona göre işliyor.
Paylaş