Paylaş
Yuval Noah Harari’nin Sapiens’inde yazıyordu, “Arkaik insanların davranış modelleri onbinlerce yıl sabit kalırken, Sapiens bunu 10-20 yıl arasında değiştirebiliyor. 80 yıl yaşayan biri pek çok farklı sosyopolitik sistemde yaşayabilir.”
Hani anne babalarımız “Bunlar da geçer” diyor ya hep, esasında tam olarak bu becerimizden bahsediyorlar. “Bunlar da” geçiyor ama insan her koşula adapte olmayı becerdiği için yaşamayı sürdürüyor...
Bugün değerli olan, el üzerinde tutulan veya sonuna kadar karşı çıkılan ne varsa tersine dönebilir. Döndü de.
Sadece kendi ülkemizde bile bugüne dek olup bitenleri düşünmek yeterli, ancak farklı alanlarda bugüne kadar neler olduğunu düşününce insan delirecek gibi hissediyor.
Farklı zamanları, farklı ülke ve olayları düşünün...
İkinci Dünya Savaşı yıllarında milyonlarca insan, bir delinin akıl dışı plan ve hesapları yüzünden can verdi.
Siyahiler, beyazların kullandığın tuvaletleri kullanamaz, onlarla aynı yerden alışveriş yapamaz, otobüste en arka sıralarda oturmak zorunda kalırlardı.
Kadınlar oy veremezdi. Bu, bahis konusu bile olamazdı.
Televizyonda çiftler aynı yatakta yatarken gösterilemezdi. Ayrı ayrı yataklarda yatarken gösterilmeleri gerekirdi, çünkü “genel ahlak” bunu gerektirirdi.
Sigaranın sağlığa faydalı olduğu söylenirdi. Doktorlar, hastalarını muayene ederken bile sigara içebilirlerdi.
İngiliz hükümeti, eşcinselliği bir akıl hastalığı olarak değerlendirir, eşcinselleri iyileştirmek için onları zorunlu ilaç tedavisine tabi tutardı.
¡¡¡
Filmi ileri sarıp bugüne geldiğimizde dünkü hukuksuzlukların bugün söz konusu bile olamayacağını görüyoruz fakat pek çok düşünme biçimi de form değiştirerek bugüne kadar ulaşmış.
Kadınla erkeği eşit görmeyen anlayış, çok derinlerde.
Eşcinselliği bir hastalık veya bir yatak oyunu olarak görenlerin sayısı pek çok, eşcinselliğin kadın ve erkek gibi bir cinsel kimlik olduğunu reddediyorlar.
Kitleleri kendi arzusuna göre yönlendirerek kişisel hesaplarını gerçekleştirmek isteyenler hâlâ var. Bu derde de deva bulunamıyor.
İnsanlık düşmanı pek çok fikir ve düşünce, eskiden oldukları hallerle değil belki ama form değiştirerek yeniden karşımıza çıkıyor.
Her ne kadar hayat baş aşağıya dönse de, dün işe yarayan düşünceler bugün çöp olsa da, form değiştirerek önümüze gelen vizyonsuzluk, dar görüşlülük değişmiyor. Dün sadece başka bir kitleye aitti, şimdi ise bir başkasına. Seneler geçiyor, vizyonsuzluk, babaanneden kalan değerli bir mücevher gibi pamuklara sarılarak ileriki nesillere devrediliyor...
Peki değişim kimlerden geliyor?
İşte anahtar burada.
O mirası almayı reddedenlerden.
Kendinden önce gelen nesillerden farklı düşünebilenlerden.
Gözlerindeki perdeyi fark edebilenlerden.
Evrenin ona sunduğu tüm kapıları ardına kadar açabilme cesareti gösterebilenlerden.
Kısacası “Adapte olmayı reddedebilenlerden”...
Dünyaya gelmiş, henüz konuşmayı bile bilmeyen bir bebek düşünün. Kötülükten, ölümden haberi yok.
Sonra birileri ona şekil veriyor.
Önyargıyı, düşünme kalıplarını, dar görüşlülüğü öğreniyor.
Önce ailesi, sonra okulu, çevresi, arkadaşları... Kendini belirli düşünce kalıpları içinde tanımlıyor.
Yetişkin yaşlara geldiğinde, onu sınırlayan kalıpların içinden çıkmak istiyor kimileri... Daha fazla okumak, öğrenmek için durdurulamaz bir coşku taşıyor içinde.
İşte o insanlar dünyamızı değiştiriyor.
Siz de onlardan olabilirsiniz...
Geçmiş Dünya Kadınlar Günü’nüz kutlu olsun!
Paylaş