Paylaş
Onun adı “Dayı Kadın”. Peki kimdir bu Dayı Kadın?
Kendi başına hayat kurmuş, zırhlarını kuşanmış, evinin erkeği de kadını da kendisi olmuştur Dayı Kadın... Hayatta onu hiçbir olay yıkamamış, bilakis yolda duran taştan bile kendine ders çıkararak kuvvetlenmiştir. Demirdendir adeta, bir dayanıklılık abidesidir Dayı Kadın...
* Sesi kalın, seksi ve toktur, ancak erkek sesi gibi değildir. Bunu bilir, o yüzden en büyük kozu sesidir. 16 yaşında hayatı ilk keşfetmeye başladığı günden beri sigara içmektedir. Dolayısıyla sesi hafif çatallanmıştır. Sigara içmeyi bırakamaz, çünkü bu kendine dair anlatacağı hikayelerin, konuşacak bir konunun eksilmesi demektir.
* Kelimeleri tane tane, her harfini iyice vurgulayarak konuşur. Ama bir Bülent Ersoy vurgulaması değil. Daha çok Ebru Gündeş gibi diyelim. Kendine güvenli, “Ben oturaklı bir kadınım” vurgusu vardır her kelimesinde. Don Draper’ın kadın versiyonudur adeta.
* S harflerini dudakları öne doğru çıkararak z-j arası bir sesle söyler, kendini özlü sözlerle ifade ettiği anlarda, tavır ve sesinin muhteşem bir biçimde birleşmesini sağlar. Böylece karşısındakini daha da etkileyeceğini düşünür Dayı Kadın. Mesela, “Valla zjekerim zjenin bu yaptığın zjamanlıkta iğne aramak gibi”, “Zjaymadım kaç yıl geçti, fakat nereden bakzjan 20 yıla yakın zjamandır zjigara içiyorum”.
* Her konuyu kendi etrafında döndürmeyi başarır. Her şeyi bilir. “Mars’ta su bulunmuş” dersiniz, “Ben üç sene önce söyledim bulunacağını, belliydi” der. Bir arkadaşıyla ilgili olarak “Ay o çok iyi bir kızdır” dersiniz, “Benim etrafımda olup da kötü olması mümkün mü zjekerim AHAHAHAHA” diye verir cevabını.
* Her zaman çevrelerinde Dayı Kadın’a tapınan ve yaşça küçük kız arkadaşları vardır. Dayı Kadın onlar için “Mentor”dur, bir “yaşam koçu”dur, ulvi bir kişiliktir. Onlara “aşkitom”, “canım”, “bebeğim” diye seslenir. Kaynak ile saçları bellerine kadar uzanan bu kızlarımızın bir isimleri yoktur.
* Dayı Kadın “tatlım” dedi mi gardınızı alınız, çünkü Dayı Kadın’ın “tatlım” demesi sinirlendiğini gösterir. Kim bilir nasıl bir hadsizlik, nasıl bir münasebetsizlik yaptınız, şimdi yandınız. Hele ki adınızın sonuna cim-cım eki taktı mı, topuklarınızı poponuza vura vura, hızla ortamdan uzaklaşınız. O tok sesiyle esip gürlemesi yakın demektir. İnanın bunun olmasını istemezsiniz...
Konuş Dayı Kadın... Kulaklarımız kanayana kadar konuş...
* Her sessizlik anı kendisini anlatmak için bir fırsattır. Kimse ona “Sen nasıl bir insansın, çok merak ediyorum açıkçası” diye sormamıştır, fakat o boş bulduğu her anı “Ben karakterli bir insanımdır”, “Şerefsizliğe hiç gelemem”, “Adam gibi adam lazım” gibi cümlelerle doldurur.
* Herkes bir an gelir, kendini anlatmaktan yorulur elbet. O da kendisini anlatırken mola verir şüphesiz. Fakaat... Eğer Dayı Kadın’ın susacağını sanıyorsanız, fena halde yanılıyorsunuz. Öyle zamanlarda da hayata dair yorumlarıyla tıkanmış beyin kanallarınızı açmaya niyetlenecektir.
“Adam dediğin rakıyı adabıyla içecek”, “Hayatta ben bilirim demeyeceksin”, “Kadının hası makbuldür”, “Ayağını yorganına göre uzatacaksın arkadaş!” gibi cümlelerle konuya başlar, çevresindekilerin kulakları kanayana, beyinleri iflas edene kadar anlatır da anlatır.
Çevresindekilerin sadece beyni değil, dalağı, karaciğeri, böbrekleri bile yorulur, gözaltları çöker, akciğerleri büzüşür, kan akışı yavaşlar ama o konuşmaktan yorulmaz.
Kadın ortamdan ayrıldığında insanlar enkaz haline dönmüştür.
Kimse konuşmak istemez. Herkes kendini bir o koltuğa, bir bu kanepeye patates çuvalı gibi atar ve karşılıklı uzun sessizlikler yaşanır. Hiç kimse birbirine “Neden konuşmuyorsun?” diye sormaz.
Hep beraber susulur ve bu çok mutluluk verici bir durumdur.
Paylaş