Paylaş
Çağın zehri “tık” meselesini çözmüş; nasıl bir iş yaparsa herkesin ondan bahsedeceğini biliyor, ona göre yürüyor.
İnsan kendi eşinden dostundan çok “Kim Kardashian poposu” ile karşılaşınca merak ediyor: Bu nasıl bir kendini ispatlama ve onay bekleme arzusudur ki doymak bilmiyor?
Onaylama arzusu en şiddetli biçimde iki grup şöhret sahibi insanda ortaya çıkıyor.
İlk grupta “aile dertlileri” var.
“Star” annesi-babası kadar iz bıraktığını düşünmeyen ancak onların yolundan yürüyen şöhretlerin kimisi, ömrünü “ben de varım” ispatıyla geçiriyor.
Çocukluğunda anne babayla sorun yaşamış, parçalanmış ailelerde yetişmiş çocuklar ve büyürken ebeveynlerinden psikolojik yara almış olanlar da aynı grupta.
Diğer tarafta ise hayatının kayda değer kısmını “az ünlü” olarak geçirmiş olanlar var. Hep yanlış anlaşıldığını düşünüyor, hep kendini anlatmak istiyor, ömrü “ben ben ben” ile geçiyor. Çevresinden ve bir avuç takipçisinden onu tatmin edecek kadar “like” gelmediği için kendini anlatmalar, sosyal medyada durmaksızın kendi fotoğrafını koymalar, hayatını paylaşmalar bitmiyor.
Atom bombası patlasa “Beni hiç anlamıyorsunuz ve hakkımı yiyorsunuz, hayat çok acımasız, ben, ben, ben” diyen az ünlü çıkar bakın, kesin konuşuyorum.
(Hoş, atom bombası patlamasına gerek yok, her gün ayrı bir felaketle karşılaştığımız günlerde bile hayatından kareleri gözümüze sokanlar vardı, hatırlarsınız.)
Neyse, Kim Kardashian’a dönelim. Bu hanım kızımız yukarıda saydıklarımın tümünün birleşimi.
Şöhretinin ilk zamanlarında “O.J. Simpson’ın avukatı Robert Kardashian’ın kızı” olarak tarif ediliyordu.
Sonra annesi ile babası ayrıldı, annesi 70’lerin olimpiyat rekortmeni dekatloncu Bruce Jenner ile evlendi. 90’larda gerçek babasını kanserden kaybetti.
İlerleyen yıllarında medyada Paris Hilton’un en yakın arkadaşı olarak ünlendi.
Erkek arkadaşıyla çektiği sevişme videosu ortaya çıktı.
O kadar uzun süreyi “birisinin kızı” “birisinin arkadaşı”, yani “az ünlü” olarak geçirdi ki, tüm bunlar aile kaynaklı temel dertlerle beslendi ve ortaya “beni sevin, beni onaylayın, güzel olduğumu söyleyin”cilerin kraliçesi Kim Kardashian ortaya çıktı.
Güzel bir kadın olmasına rağmen durmadan estetik ameliyat yaptırıyor, “mükemmel insan formu”nu arıyor. (Son fotoğraflara bakacak olursak, artık bu mükemmelliğe eriştiğini düşünüyor olmalı.)
Bu kadar çok Kim Kardashian fotoğrafı ve kalçasına maruz kalmak bir tepki doğuruyor şüphesiz.
Ne kadar provokatif, ne kadar gündemde olursa olsun, fotoğraflarına tıklamayı reddedenler var.
Kim Kardashian’ın bir mesleği yok. “Tık” üzerine bir hayat kurdu ve bu yolla servet kazandı.
Biz fotoğraflarına baktıkça, o para kazanıyor.
Dolayısıyla ileride “like” çağının, simgesi olarak hatırlanacak.
İstaksi müşteri için güzel
Yoldan taksi çevirip kötü bir anı sahibi olmayan herhalde pek azdır.
Kısa mesafeye götürmeyenler, yağmurda almayanlar, tacizciler, yolu uzatanlar, arabası ahır gibi kokanlar derken taksi birçok kişi için artık bir ulaşım aracı değil.
Artık metro, otobüs ve dolmuştan sonra geliyor taksi, mecbur kalırsak kullanıyoruz.
Tam olarak “parayla rezil olma” hali zira.
Üzerine bir de trafik eklenince, hayatımızı pek kolaylaştırmıyorlar.
Taksilerle ilgili olarak söyleyebileceğim tek iyi konu akıllı telefonlarda kullanılan “Bitaksi” uygulaması.
Uygulama ile taksi çağırdığınızda “Sürpriz taksi” ile karşılaşmıyorsunuz, plakasını bildiğiniz bir araba, kimliğini bildiğiniz bir taksici geliyor.
Şimdi İstanbul Büyükşehir Belediyesi “İstaksi” projesini hayata geçiriyor.
Her ne kadar taksiciler buna karşı çıksa da gelinen noktaya bakıldığında en azından müşteri açısından bir “standart” şart.
Eğer bu standardı sağlayabilecekse, bizleri taksi teröründen koruyabilecekse güzel bir girişim.
Taksilerin hali öyle vaziyette ki, kimsenin “fakat rekabeti öldürecek” diye taksi şoförlerini destekleyecek hali kalmadı.
Taksiciler projeye karşı çıkmak yerine çuvaldızı kendilerine batırmalılar.
Bu raddeye gelene kadar bir standart sağlasaydınız, müşteriye yaka silktirmeseydiniz madem...
Paylaş