Paylaş
Bir hafta hastalık ayrılığından sonra ilkokula yeni başlayacak çocuk heyecanıyla bilgisayarının başına geçen Melike onlayn mı?
Onlayn. O halde başlayalım.
Geçen hafta ne oldu? Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam “Çocuk nikahlarının çoğu masumane” dedi.
Pedofilinin adına “çocuk gelin” demiş, işi normalleştirmiş insanların sayısının hiç de az olmadığı bir ülkede herhalde söylenecek en son söz buydu.
Düşünün, öyle bir ülke ki, böyle bir konuda dahi toplumsal hassasiyetler ve politika devreye giriyor. İslam, seçmenine “Siz, çocuklarınızı küçücük yaşta evlendiren çarpık zihniyetli insanlarsınız, öyle ki, bunu normalleştirmişsiniz ve farkında değilsiniz” diyemiyor. Vatandaşına “sen normal değilsin” diyen “kötü polis” olmak istemiyor.
İstemiyor ama...
Seçmenine, ailelere, çocuklarını daha anne karnında evlendirme telaşına düşen ve bunu normal sayan bir kültürde “Bakın sayın vatandaş, bunun adı pedofilidir” demenin yumuşak bir yolu yok. Yumuşatmaya kalktığınızda da “Çocuk yaşta yapılan evliliklere masumane diyen bakan” oluveriyorsunuz.
Bu kadar derinlere işlemiş ve normalleşmiş bir sapkınlığın tekrar “anormal” kabul edilmesi için önümüzde uzun bir yol var. Yerleşik alışkanlıkları, davranışları değiştirmek zor. Dolayısıyla “Çocuk yaşta kızlarla yapılan evlilikler pedofilidir”i yerleştirmek de zor. Zor ama imkansız değil.
Bu öyle bir yara ki, iktidarların, toplumsal hassasiyetlerin, politikanın, “aman seçmeni korkutmayalım, ürkütmeyelim”lerin üstünde.
Siyasi görüşlerin, partilerin, kavga gürültünün, küçük hesapların, her şeyin ama her şeyin üstünde.
Öyle cesaretli olacaksınız ki... Öyle kararlı olacaksınız ki... Patrona yaranma derdiniz olmayacak. Koltuk derdiniz olmayacak. Oy kazanma derdi olmayacak. Oy kaybetme derdi olmayacak.
İşte o zaman cengaver gibi bu işi kazıma derdine girişirsiniz.
Pedofili mağduru küçük kızların durumu bir yana, bir tecavüzcünün ailesine “erkek tarafı” denilen bir ortamda bu idealist yaklaşım şimdilik pek mümkün görünmüyor.
N’apalım, basıyoruz “unfollow”u...
Siyasi figürleri, belediye başkanlarını, devletin kurumsal hesaplarını niçin takip ediyoruz?
Memlekete hizmet vermek için çeşitli makamlara yerleştirilmiş kişilerden doğru bilgi almak, bir sorun hakkında bilgi sahibi olmak, söz konusu kişi bir bakan ise icraatlarından haberdar olmak için. Değil mi?
Peki bu sosyal medya hesapları nasıl kullanılıyor?
1- “Falanca şehre gittik, vatandaşlar bizi sevgi seliyle karşıladı, rögar kapağını törenle açtık, Amasya’nın elmasından tattık” ve benzeri anlarını paylaşmak için.
2- Lüzumlu anlarda dezenformasyona katkıda bulunmak için
3- Propaganda için. (Şehir Hatları’ndan Halk Ekmek’e kadar onlarca kurumsal hesabın bile seçim propagandası için kullanıldığını gördü bu gözler. Memlekette hukuktan bahsetmek pek mümkün olmadığı için bunun da hesabını kimse sormadı, unutuldu gitti.)
4- Başbakan’ı övmek için.
Devlet ile alakalı olan tüm kurumsal hesaplar, sosyal medyada bir daire çiziyor ve merkezine halkı değil “patron”larını oturtuyor. Bilhassa bakan hesapları için sanki günlük “başbakan övme tweet sayısı” var ve o sayı üzerine çıkamayan bakanlar işlerinden oluyor. Ülkesine hizmet etmek için bir makama oturtulmuş kişilerin vefa borcunu ödeme yeri gibi bu sosyal medya hesapları.
Bu “başbakanımız da başbakanımız” tweet’leri işe yarıyor ama takip edende yarattığı bezginlik hissinin tarifi yok.
N’apalım, basıyoruz unfollow’u...
Paylaş