Paylaş
Sanki evlenince bunu soranların hayatında bir değişiklik olacaktır veya evlendiğinizde teyze yeni bir element bulacak, ölümsüzlüğün sırrını keşfedecek, insanoğlunu yeni bir çağa sokacaktır. Tüm bunları gerçekleştirebilmek için sizin evlenmenizi bekliyordur. O yüzden hep sorar, durmadan sorar.
Sonra evlenirsiniz. “Eee? Evlilik ne zaman?” sorusundan kurtulduğunuzu düşünürsünüz ancak erken sevindiğinizi fark edersiniz, çünkü evlenince “Evlilik ne zaman?” sorusu “Çocuk ne zaman?”a dönüşür. Evlilik sonrası çocuğu yapana kadar 25 bin kez bu soru gelir.
Sonra ilk çocuğu yaparsınız. “Oh be” dersiniz, artık size “Eee, çocuk?” demeyecektir.
Yine erken sevindiniz, geleceği göremediniz. Bu defa da “Ee? Çocuk ne zaman?” sorusu “Eee? İkinci ne zaman?”a dönüşür.
İkinciden sonra ne oluyor bilemiyorum, bilenler bilmeyenlere anlatsın. Zaten ilk çocuktan sonra yaklaşık 30’larında oluyorsun, bu yaştan ve bir çocuktan sonra bu sorulara sabırla cevap verme becerini kazanıyorsundur herhalde.
Gelişmemiş ülkelerin nüfusu artıyor
Üremek, elindeki bilgiyi, genlerini senden sonrakilere aktarmak, insanoğlunun devamlılığını sağlamak... Annelik dürtüsü... Tüm bunlar birleştiğinde “karşı konulmaz bir çocuk yapma” arzusu oluşturuyor.
Çocuk yapmaya niyetlendiğinizde, yaşadığınız dönemin rezil hali, kötü koşullar, ekonomik sıkıntı, hiçbirisinin etkisi yok. Dünyanın en büyük sorumluluğu çocuk, fakat bu alandaki “Yokuş aşağı kendimizi bırakalım, nasılsa bir biçimde aşağı ineriz”cilik, yani “Çocuk rızkıyla birlikte gelir” inancı sağlam.
Eğitim kalitesi, yaşam kalitesi, ülkenin koşulları, bunların bir önemi kalmıyor. Nerede? Gelişmemiş ülkelerde.
Gelişmemiş ülkelerde çocuk yapmak, devlet tarafından “nitelik değil, sayı artsın, kalabalıklaşırsak güçleniriz” anlayışıyla teşvik edilirken, yolunu bilime göre çizenlerde manzara farklı. Dünyanın kaynakları tükenirken, 100 yıl sonraki nüfusu kaldıramayacağı ve çoğunluğun insani olmayan şartlarda yaşayacağı öngörülüyor.
Eline bilimsel gerçekleri alanlar “üreme” meselesini durdurmuyor elbette ancak frenliyor, haliyle önümüzdeki 100 yıl içinde gelişmiş ülkelerin nüfusu azalırken gelişmemiş ülkeler patlayacak.
Güney Amerika, Afrika, Güney Asya ve insani yaşama koşulları açısından gelecek vaat etmeyen tüm gelişmemiş ülkeler iyice kalabalıklaşacak. Vaziyet buyken dünyanın daha iyi bir yere dönüşeceğini düşünmek zor.
İnsan mühendisliği
Düşün, tamamen sana bağlı bir varlık var koynunda, belirli bir yaşa gelene kadar sen ne verdiysen o... Sonrasında okullara, eğitimcilere kalıyor. Vaktinin büyük çoğunluğunu okulda geçiriyor, başlıyor şekil almaya.
“İnsan mühendisliği” yapacaksan çocukken yapacaksın. Nasıl bir çocuk yetiştirmek istiyorsan “hamuru yoğurmaya” erkenden başlayacaksın.
İşte, bunun gayet bilincinde olanlar işine gelen türde vatandaş yetiştirmek için kolları sıvıyor.
Devletler, insanlar için var fakat bugünkü haliyle tam tersi, bizde de öyle. 5 yaşında iktidar sahiplerinin inançlarına göre şekil almış bir dini eğitim almaya başlayacak olan çocuk, büyüdüğünde devletin bugünkü halinde söz sahibi olan kişilerin arzuladığı biçimdeki kitleleri oluşturacak. “Devlet için insan”ın kobayları bir bakıma.
Şimdi anne-babalar haldır haldır çocuklarının nüfus cüzdanlarının din hanesinden “İslam”ı kaldırıyor. Müslüman olmadıkları için mi? Dinden çıktıkları için mi? Hayır. Sadece siyasi bir dalganın çocuklarının üzerinden geçmemesi için. Devletin dayattığı ve “din eğitimi” adı altındaki maksadı ideolojik hareketten çocuklarını korumak için.
Zorlamalar, dayatmalar tarihin hiçbir döneminde kimseye iyilik getirmemiş.
Bize mi getirecek?
Paylaş