Paylaş
Bir defa, varlığını gözünüzle göremezsiniz.
Adım attığınızda çarparsınız, canınızı acıtırsınız, ancak öyle anlarsınız önünüzde durduğunu.
Sizi olduğunuz yerde saymaya mecbur eden bir “güç” vardır, ancak kafanızı vurduğunuz anda hissedersiniz.
“Otur oturduğun yerde! Bir yere gitmiyorsun!” der o camdan duvar...
Camdan duvar, camdan tavan... Camdan engel...
Adını siz koyun.
Sizi bastırmak, istek ve arzularınızı törpülemek, hedeflerinizi köreltmek için vardır.
İşin acayip tarafı ne, biliyor musunuz? Bu görünmez, camdan engelleri başkalarının yarattığını sanırız.
Pek akla gelmez ama o duvarları herkes kendi kendine diker önüne...
Peki “Camdan duvar” var mı, yok mu, bunu nasıl anlayacağız?
Pek kolay.
Bir başkasının başarısı moralinizi bozuyor mu?
“Neden benim başıma gelmiyor da ona oluyor böyle güzel şeyler” diyor musunuz?
Bir başkasına ait başarı haberi, başına gelen iyi olaylar sizin kendinizi tehdit altında hissetmenize sebep oluyor mu? Rahatsız oluyor musunuz?
Biri sizi eleştirdiğinde dikenlerinizi çıkarıyor musunuz?
Eleştiri duyduğunuzda çileden çıkıyor, eğer gücünüz varsa sizi eleştireni ortadan kaldırmaya çalışıyor musunuz?
Ve onu görmezden geliyor musunuz?
Bir işe emek vermeniz icap ettiğinde “Aman ne uğraşacağım şimdi?” diyerek kendinize kısayol bulmaya çalışıyor musunuz?
Hazır yapılmış olana meylediyor musunuz, uğraşmak zul geliyor mu?
Bir zorlukla karşılaştığınızda hemen pes ediyor, elinizde “başlanıp bitirilememiş” işlerden oluşan bir yığın oluşturuyor musunuz?
O zaman önünüzde, arkanızda, sağınızda, solunuzda, başınızın üzerinde görünmez camdan duvarlarla kuşatılmışsınız demektir.
Adım atacağınız her an, ayağa kalkıp yürüyeceğiniz koşacağınız her saniye, sizi geriye oturtan görünmez bir kuvvet var demektir.
Hayatınızı korkular yönetiyor demektir.
Hayatınızı “her şeyi kontrol etme arzusu” içinde yaşıyor, fakat size bağlı olmayan faktörleri kontrol edemeyeceğinizi içten içe bildiğiniz için, kronik stresle kendinizi yiyorsunuz demektir.
Bir sürü hastalığa kapı açıyor, hayatı kendinize boş yere zehir ediyorsunuz demektir.
Etrafınızdaki insanlara, inatçılığınız ve dediğim dedik hallerinizle kök söktürüyorsunuz demektir.
Olaylara, hayata ve kendinize sağduyulu yaklaşabilme becerisini kaybetmiş, her konuda kendini mağdur hisseden...
Herkesin işini gücünü bırakıp sizinle “uğraştığını” düşünen tatsız bir insana dönüşüyorsunuz demektir.
Yaşlandıkça daha doyumlu, daha iyi hissedenlerin aksine, acı ve boşluk duygusuyla kendini yoğurmuş, sürekli söylenen insanlara dönüşeceksiniz demektir.
Paylaş