Cahiliye devrinin prensleri

“Eğer arpanız fazla geldiyse o arpayı önünüzden almayı da biliriz! Arpa taşıyanları da biliriz! Ya bu ülkede eşek gibi sessizce yaşayacaksınız ya da defolup gideceksiniz!”

Haberin Devamı

* “Sizlere her kim destek oluyor, yüz veriyorsa o da şerefsizdir!”
* “Biz bu ülkeyi molotofla, tabancayla, havai fişekle, taş sopayla değil, Nene Hatun’larla, yırtık ayakkabıyla savaşarak kurduk! Size mi vereceğiz?”
**
Bu sözler Kızılay İl Şube Başkanı İlhami Yıldırım’a ait.
Kendisi, aynı zamanda eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın kardeşi.
Bu sözleri yazdıktan sonra önce hepsini sildi ve Twitter’ı terk etti, sabahına hesabını kilitlemiş olarak geri geldi.
Cümleleri insanın kanını donduran cinsten.
Tabii dönem “Cahiliye devri prensleri”nin devri.
Siyasetçiler ve önemli devlet kurumlarında iyi poziyonlara getirilmiş akrabalarının devri.
Makamlarında otururken belki içlerinde tuttukları hislerin üstünü örtüyorlar fakat şükür ki sosyal medya var.
Dayanamıyor, patlıyorlar, cümle aleme kendilerini anlatıyorlar.
Gerçek hisleri perdelemek, bir olay karşısında tepki vermemek böyle bir dönemde zor.
Her nasıl haklıyla haksızın ayrımını yapabilen, sağduyulu insanların yorumlarını okuyorsak, Yıldırım gibi ayrıştırıcı, kendi gibi düşünmeyenleri “milli düşman” ilan eden münasabetsizleri de görüyoruz
Artık saklanmak imkansız. O eskidendi.
Yıldırım’ın sözleri “biz” ve “siz” ayrımının ete kemiğe bürünmüş hali.
Kendisini ülkenin sahibi sanan, toplumun bir kısmını “düşman güçleri” olarak gören hastalıklı zihniyetin simgesi.
Kimi, nereden kovuyor ve bunu tam olarak hangi hakla yapıyor, dilerseniz bunu ağabeyine soralım.
Bakalım kin ve nefret kusan bu şahıs görevden alınacak mı, yoksa tekmeci prens gibi gurur ve pişkinlikle görevine devam edecek mi?
Bir de... Nene Hatun bugünleri görseydi “Biz neyi yanlış yaptık da bu ülke böyle evlatlar yetiştirdi” diye sorardı.

Haberin Devamı


Bi dur

* Dur bir bakan olayım, meclise gireyim de akrabalarımı devlet kurumlarında önemli pozisyonlara yerleştireyim.
Sonra birlikte inşaat minşaat da yapar, kendi çevremizde işimize gelen kişi ve şirketlere iş verir, hısım-akraba-tanıdık hep birlikte zengin oluruz.
Eee, devir sen kazan, ben kazanayım” devri arkadaş. Birbirimizin arkasını kollaya kollaya, ülkenin üzerine çöreklene çöreklene, milletin sırtına vurup lokmasını ala ala paraları kazanacaaz inşallah.
* Dur bir devlet kurumunun başına geleyim de nefret tohumları ekeyim, kendiminkinden başka dinleri, milletleri, mezhepleri, ırkları küçümseyeyim.
Ettiğim küfürlerin yarısında başkalarının inancı, etnik kimliği üzerinden; diğer yarısında da hayvanlar üzerinden insanları aşağılayayım.
Zorda kalırsam tekme tokat halka girişeyim. Sonra bir de utanmadan mağdur rolü oynayıp gerçek mağdurların benden özür dilemesini sağlayayım, sonra yine kravatımı bağlayıp hayatıma devam edeyim.
Ohh, tehditle hayat ne kolay sürüyor yav...

Yazarın Tüm Yazıları