Bu sene uzak olsunlar (2)

Hayatı ti’ye alanlar, her şeyi ama her şeyi şakaya vuranlar: Başa gelen kötü olaylarla, kayıplarla başa çıkmanın yolu mizah, bakın bu doğru

Haberin Devamı

Güleceksiniz, kahkaha atacaksınız, hayatı biraz hafif yaşayacaksınız ki hem kötülükle hem de acıyla başa çıkasınız.
Biraz güç kazanasınız.
Fakat öyleleri var ki arkadaş, kendi ayarsızlığını, kendini bilmezliğini “hayatı ti’ye alıyorum” kılıfına sokarak yaşıyor. Yalan söylüyor, “Ama ben hayatı ti’ye alıyorum”...
Verdiği sözleri unutuyor, “Aman ben hayatı ti’ye alıyorum”...
Nasıl işine gelirse öyle yaşıyor, “Ama ben hayatı ti’ye alıyorum”...
Şark kurnazlığı yapıyor, “Ama ben hayatı ti’ye alıyorum”...
Vay arkadaş, ne kullanışlı bir işmiş böyle, hayati ti’ye almak... Sorumluluktan kaçacağın zaman yapıştır gitsin: “Ama ben hayatı ti’ye alıyorum.”
*“İyiyim” diyemeyenler: Bir kere de “N’aber, nasılsın?”a olumlu bir cevap ver arkadaş.
Bir kere de günlük, basit bir sohbeti hayattan şikayet etmek için kullanma arkadaş!
İşte, onlar, kendi hayat tercihleri ve bu tercihlerin sebep olduğu sonuçları kabullenemeyen, hatayı kendinde değil hep başkalarında arayan ve sürekli “mağdur” insanlar...
Lütfen 2016’da uzak olsunlar.
*Hırs küpleri: Kariyer hırslıları, “evlenmem lazım” hırslıları, sosyal merdivenleri tırmanmak isteyen şöhret hırslıları... Aman efendim, uzak olsunlar.
Bu tür “dost”lar, hani bir anda etrafı silip süpüren, ne varsa kırıp döken, koca koca evleri, ağaçları bile kaldırıp yere çalan büyük hortumlara benzerler. Gelişleri ve gelişlerinin yol açacağı büyük fırtınayı önce anlamazsınız...
Hırsının köpüreceği, esip gürleyeceği zaman geldiğinde hızla sığınaklara kaçmalısınız. Kaçamazsanız artık kafanıza mı basar, kolunuzu mu ısırır, karnınızı mı tekmeler, orası Allah kerim.
Hırs küpü gördüğünüz anda oradan hızla uzaklaşınız. Hiç öyle “Duracağım ve savaşacağım” falan demeyiniz. Kısacık hayatınız tanımadığınız insanların hırslarına kurban edilecek kadar değersiz değil.
*Facebook’ta yaşayanlar: Şimdi biliyorum, Facebook’u hayatının ikinci baharında keşfeden annem ve çok sevdiğim teyzelerim alınacak ama... Hayır efendim, alınmayınız. Facebook’taki “teyze lobisi”, izlemekten ve paylaşımlarından en keyif aldığım “lobi”lerin başında geliyor zira. Eminim, pek çok kişi için bu, böyledir.
Neden? Çünkü naifler. Çok içten, samimi ve güzeller. Mesela annemin yorumları 1956 Türk Düşüncesi dergisinden çıkma gibi: “Bu fotoğraf vesilesile (evet, vesilesiyle değil, vesilesile, çünkü 50’lerin, 60’ların yazılı Türkçe’si bunu gerektirir) kızının doğumunu candan kutlar, yeni yılın sana güzellikler getirmesini dilerim.”
Veya fotoğrafımızın altına içinden gelenleri yazmış bir büyüğümüz... 70’lerden bir kartpostal tadında... Böyle naif, böyle içten yazışmaları başka nerede görüyorsunuz? Hiçbir yerde... İnsanın yüzünde kocaman bir gülümseme yaratıyorlar.
İşte bu yüzden çok seviyorum “teyze lobisi”ni...
Fakat arkadaş bir de öyle bir grup var ki, neredeyse Facebook’a koymasa, durum bildirimi yapmasa hayatı yaşanmıyor sayacak...
Facebook’a koymadığı bir anın değeri yoktur bu dostlarımızın. Tuvalete gitse haberimiz olur. Hayat demek Facebook demektir, hayat burada gösterdiklerinden, like’lardan, burada yediği “ekmek”ten ibarettir... İlişkilerini, sohbetlerini, arkadaşlıklarını bile Facebook üzerinden yaşar.
Kurdukları üç cümleden biri “Ama bak, Facebook’ta...” ile başlar.
Siz alakasız bir konudan bahsederken bile illa konuyu Facebook’a getirir, tam o “Faceboo...” derken baba terliğini ağzına vurasınız gelir.
Aman uzak olsunlar.

Yazarın Tüm Yazıları