Paylaş
Geçmiş senelerde “Bırrrrakınız bu işleri, yalan dolan” demiş, “Düzenin saçmalıkları efendim bunlar” diye diretmiş, böyle bir güne çok da lüzum olmadığını ısrarla belirtmiştim.
Hatta biraz daha geçmişe dönecek olursam, çalıştığım tüm gazete ve dergilerde, adeta yüzüme müstehzi bir ifade takınarak yazdığım yazılara “Bu çok saçma bir gün yaaa, ahah” mesajını sokuşturmayı adeta bir görev bilmiştim.
Senelerdir en azılı 14 Şubat savaşçılarından biriydim.
Ha tabii bunda ocak itibariyle posta kutumu doldurmaya başlayan “En güzel Sevgililer Günü hediyeleri”, “Malum günde ne yapmalı”, “Nerede yemek yemeli”, “Ayıcığı nereden almalı”, “En güzel aşk mekanı” bültenlerinin payı büyük.
“Sevgilinizi hoşbeş etmenin beş yolu”, “Kafadan aşağı gül boca etmenin kadınlar üzerindeki etkileri” gibi yazılardan da son derece olumsuz etkilendiğimi itiraf etmeliyim.
Ayrıca size bir şey diyeyim mi?..
İnsanlar esasında bu bangır bangır reklamlar yüzünden Sevgililer Günü’nden nefret ediyor.
Eminim “Bugün aşkı kutlayın, çimlerde yuvarlanın” odaklı bir gün olarak akıllarımızda yer etmiş olsaydı herkes kutlama yapardı.
Hediye konusunu hemen geçmeyeyim diyorum.
Çünkü geçmiş senelerdeki saçmalıklar bu sene de peşimizi bırakmıyor.
Şöyle; her markanın her ürünü hediye olmaya müsait değil biliyorsunuz.
Mesela sevgilinize sucuk, salam ya da çorap almazsınız herhalde. Bence almazsınız.
Almazsınız ama onu da “Malum gün” paketine sokmaya kalkanlar, “Müthiş bir Sevgililer Günü hediyesi” olarak bizlere kakalamaya kalkanlar olabiliyor.
Durum öyle bir hal almış ki pek yakında birtakım şirketler bültenlerinde “Sevgilinize sevginizi x çivisiyle ifade edin” ya da “”Beraber tamir keyfi, aşkınızı klozeti tamir ederken fısıldayın”, “y cıvatalarıyla ‘o’nu sevindirin” gibi cümlelerle sucuğu, salamı özletecek önerilerle gelirlerse şaşmam.
Eh, insan tüm bunları düşününce açıkçası Sevgililer Günü’nü sevesi pek gelmiyor...
Fakaaaaat...
Yine mail kutum bu tür mesajlarla dolmuş olsa da, bu sene farklı bir yaklaşımı benimsemeye karar vermiş bulunuyorum.
Bu defa “Savaşma, seviş” cümlesinin peşinde gidiyor, “Kutlanması gereken bir gün varsa haydi kutlayalım arkadaşlar” diyorum.
Niçin mi?
Soğuk bir kış gününde, bir sürü can sıkıcı mesele gündemdeyken kutlama yapmak için önümüze bir imkan geliyor ve biz bunu elimizin tersiyle itiyoruz.
“Ay çok geyik”, “Ayhh çok klişe” diye esas konuyu gözden kaçırıyoruz.
O günü, sebepsiz kutlama yapmak için fırsat bilip ister sevgiliyle, ister arkadaşla, hatta aileyle nefis vakit geçirme fikrinin nesi kötü olabilir?
Bence bu sene ister sevgiliniz olsun, ister olmasın, 14 Şubat’ı kutlayın.
Klişeler... Klişeler...
Hediye konusunda biraz daha konuşmadan geçemeyeceğim.
Aslında müşteriden çok satıcılara sözüm. Kendilerinden bu defalık şunu rica etmek istiyorum.
Hatta yalvarıyorum. Ayaklarına kapanıyorum. Artık “Sevginizi xyz’yi alarak gösterin” cümlesini kullanmayınız. Bu cümleden kimsenin etkilenmediğini ve sevgisini o objeyi satın alarak göstermek istemediğini kabulleniniz.
“En farklı, en çarpıcı hediye seçenekleri y’de”, “xyz ile farklı bir 14 Şubat” cümlesinin bir şey ifade etmediğini idrak ediniz. Kime göre çarpıcı, neye göre farklı kardeş? Hediye alacaksam, sunumunda bile bir hinlik, bir zekâ parıltısı beklerim.
Yoksa ha almışım, ha almamışım, ne fark eder?
Kafayı biraz daha çalıştırıp hediyesini yaratıcı bir kılıfta pazarlayanlar, malını pekala satabiliyor!
Ha, aksini iddia ediyor, sıradanlık, klişe iyidir, risksizdir diyorsanız ben orasını bilmem.
Paylaş