Perşembe gecesi saat 24 civarı. O saatlerde boş olan Bağdat Caddesi’nde olağan dışı bir trafik, aynen iş çıkış saati kıvamında...
İleride az çok ne olduğunu tahmin edebiliyorum ama sesimi çıkarmıyorum. Sabırla bekliyorum. Tıkış tıkış yolda, Erenköy’den Göztepe’ye varmak 10 dakikamızı alıyor... Tahminim doğru çıkıyor. Bir genç askere yollanıyor, yolun ortasında kutlama var. 4-5 araçtan oluşan bir konvoy, sol şeridi iptal etmiş. Bir şerit iptal olunca trafiğin neye döndüğünü bilirsiniz, yolun kalabalığı ondan. Üstelik diğer şoförler “ne oluyor burada” diye yavaşlayınca, iş daha da delirtici bir hal alıyor. ¡ ¡ ¡ Konvoyun durduğu Göztepe ışıklarda kırmızıya takılıyoruz. Hazır durmuşken grubu izliyorum, şahit olduğum sahneler sayesinde aklımı kaçıracak gibi oluyorum... Asker uğurlayanların açık camlara oturup şehri o pozisyonda turladığını bilirsiniz. Burada da manzara şu: İki kadın bir erkek camlara oturmuş, “arabanın tavanında” muhabbet ediyorlar. İçlerinden erkek olanı, elindeki bira şişesini kızlara gösteriyor ve arkasındaki kaldırıma doğru büyük bir gururla sallıyor. Her gün, insanların yürüdüğü, pusetli annelerin bebeklerin gezdirdiği, çocukların yürüdüğü kaldırıma. Bira şişesi kaldırımda patlıyor, her yer cam kırığı... Bu anlar, MOBESE kameralarında kayıtlıdır, eminim. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün perşembe gecesi saat 24 civarı Bağdat Caddesi Göztepe ışıklarda eşkıyalık yapan bu grubun bir suç işlediğini gözden kaçırmayacağını düşünüyorum. ¡ ¡ ¡ Söyler misiniz, asker uğurlamanın “olayı” toplumsal alanlara zarar vermek, trafiğin durdurma hakkına sahip olmak, kendi canlarıyla birlikte başkalarının canlarını tehlikeye atmak mı? Türkiye’nin dört bir yanında her asker alımı döneminde bu yaşanmak zorunda mı? Ha, vahim bir mesele daha var. Bilirsiniz, bu konvoylar durmaksızın korna çalar... Aralarında kalırsanız, tamamen kaotik bir ortamın içinde bulursunuz kendinizi. Bulunduğunuz yerden kımıldayamazsınız, korna çalsanız bir işe yaramaz... Onların keyfini, kutlamalarını bitirmelerini beklemek zorundasınızdır. Peki, bir aracın içinde, acil hastaneye yetiştirilmesi gereken biri varsa ne olur? Cevabı ben vereyim: Korna çaldığınızda, selektör yaptığınızda konvoydakiler kutlamalarına ortak olduğunuzu sanır, yol vermeleri gerektiğini fark bile etmezler. ¡ ¡ ¡ İşin acı tarafı, trafik ekipleri asker uğurlayanlara müdahale etmiyor. Bu insanların başkalarının canını tehlikeye atmalarının, kişisel hak ve özgür-lüklere tecavüz etme-lerinin ve basbayağı suç işliyor oldukları ger-çeğinin bir önemi yok mu? Asker uğurladıkları için kısa süreli dokunulmazlık mı kazanıyorlar? Bilelim.
At değil, otomobil!
Evvelki gün “Trafikte İspanyol modeli tek çözüm” diyordum ya, İspanyol modeline gelene kadar epey yolumuz var aslında. Baksanıza, birilerine önce binilen taşıtın bir at değil, otomobil olduğunu dolayısıyla camları sonuna kadar açarak yan pozisyonda at biner gibi binilemeyeceğini anlatmak lazımmış. Bir yerden bir yere ulaşmak için tasarlanmış caddeleri ve sokakları tıkamanın, herhangi bir geçerli sebebi olamayacağını açık ve seçik ifade etmek lazımmış. Söyler misiniz, “kutlama” için yol tıkamak nedir, nasıl bir şeydir, nasıl bir akıl şaşmasıdır? Yine aynı adamlara, toplu yaşanan alanlara zarar vermenin, tabanca ateşlemenin ya da etrafa pisliklerini saçmanın yine asker uğurlamakla bir ilişkisi olmadığını anlatmak lazımmış. “Eğlenceli veda” kılıfına geçirilmiş bir ölüm oyunu oynadıklarını fark etmelerini sağlamak lazımmış. Bazen hakikaten toplu olarak delirdiğimizi düşünüyorum...