Paylaş
Ahali eve kuru yiyecek, plastik kap kacak, su zulası yapmış... Kırk yıllık apartmanlarda, zemin etüdü yapılmamış binalarda, fay hattı üzerinde yaşayıp, deprem olacağı GARANTİ bölgelerde bile binalarını kontrol ettirme ihtiyacı duymayan vatandaş, marketlere koşmuş... 21 Aralık’ta bir şey olur neme lazım diye kıtlık çıkacakmışçasına evini doldurmuş.
Ahali “Ya bir şey olursa” endişesiyle tırnak kemirmiş. Pili biten kumanda yüzünden bile Merkür’ün geri gitmesini suçlayan güruh, yağan yağmura, çakan şimşeğe bakmış, “dünyanın sonu geliyor” demiş...
Best Model yarışmacılarının plajda cıbıl poz verdiğini gören adamlar “21 Aralık geliyor, aman bir daha döt-meme göremeyiz neme lazım” diye telefonlara sarılmış. Kıyametin yaşanmayacağı kurtarılmış bölge Şirince’ye halk akın etmiş. Otellerde yer kalmamış.
İlk depremde devrilip yan yatacak, çatır çatır başının üzerine çökecek evinde bebekler gibi uyuyanlar, kıyametin kendisini yaşar ve umursamaz iken, farazi kıyametten kaçma planları yapmış... Bir damla yağmur düşmüş, şehir birbirine girmiş. İstanbul’da sal ve gondollarla taşımacılık yapıldığı için iki rüzgar esti mi hayat dururmuş, yine durmuş. Birer mühendislik harikası olan içbükey yolları (ve dahi köprüleri) sel basmış. Kuru havada kımıldamayan trafik, sulu havada açılmamacasına tıkanmış.
Homer Simpson isimli HAYALİ karakter yüzünden RTÜK yayınlandığı kanala 52 bin 951 lira ceza kesmiş. 21 Aralık korkusu erkenden beyinlerde kısa devreye neden olmuş.
* * *
Tesadüfen yaşanılan, kurnazlığın akla yenildiği; “birilerinin” düşüncesine ters düşülmediği sürece “özgürlüklerin” yaşandığı, medeniyetin, hakkın hukukun mumla arandığı, hırsızlığın, çakallığın, şark kurnazlığının yeni yöntemlerinin hunharca uygulanmakta olduğu bir memlekette 16 gün sonra dünyanın sonu gelse ne olur?
Hiç heyecanlanmayın, biz zaten dünyanın sonunda yaşıyoruz.
Bize her gün 21 Aralık...
“Paraf” da arak çıktı
Yine bir “arak reklam” vakası ile karşı karşıyayız. “Adamlar nasılsa yapmış, hazırda var, sıfırdan karakter yaratmak yerine aynen alalım, kendi reklamımızın içine yedirelim” demişler ve ortaya Murat Boz’lu “Halkbank Paraf” reklamı çıkmış.
Lütfen Youtube’a T-Mobile “No more Mr. Nice Girl” yazın ve reklamı izleyin. Sonra bir de bizimkini. Ve “Paraf kızı” ile “T-Mobile kızı” arasındaki 10 benzerliği bulun. (“Aynılık” desek daha doğru aslında, sadece T-Mobile kızı pembe, Paraf kızı mavi kıyafet giyiyor.)
Nasıl sıfırdan fikir üretemiyoruz, nasıl da güzelce fikrinden kast seçimine, kamera açısından konseptine reklam çalıyoruz, görün.
Bir reklamcı arkadaşımın Twitter’da bunu yazması sonucu haberdar oldum konudan. Bilginin bu kadar hızlı yayıldığı bir dünyada reklamı “yaratan” ajansın “Ya arakladığımız fark edilirse?” diye endişelenmemiş olması şaşırtıcı.
Ha, belki de bu bir endişe konusu değildir, o da bilinmez. Her konuda olduğu gibi reklam yaratma konusunda da kendi ahlak kurallarımızı belirlemiş durumdayız zira. O kuralların içinde de “başarılı kampanyalarının içeriklerini tatlı tatlı araklayıp kendi kampanyalarımıza adapte etmekte bir sakınca yoktur” önemli maddelerden biri, kimi “yaratıcı ajans”lar için...
Ama haklarını teslim etmek lazım, arak olan bölümü güzel yedirmişler Murat Boz’lu reklamın içine. (Hal böyleyken “Reklam başarıya ulaşıyor” dememiz gerekiyor herhalde yurdumuzun “başarı kriterleri” içinde...)
T-Mobile olmasaydı reklam dünyamızdaki büyük boşluğu kim dolduracaktı, çok merak ediyorum.
Ne demiş T-Mobile, “Life’s for sharing” la la laa laa laaaa la laaaaa...
Paylaş