Birbirini tanımayan insanların hukuku

Ülkenin gergin gündemi sağ olsun, sokakta da birbirimize olan tahammül eşiğimiz sıfırın altında.

Haberin Devamı

“Birbirini tanımamak” kimi insanlarda “Nasılsa bir daha hayatımda karşıma çıkmayacak, alabildiğine küfredeyim” dürtüsü yaratıyor olmalı.
Bu adamlar, günün stresini o anlarda atıyorlar.
Yoksa –mesela- trafikte kazaya teğet bir durumda haksız olsa “a...k..” küfrünü sallar mı karşılaştığınız iki ayaklı canlı?
Trafikte ne hissediyorum biliyor musunuz? O küfrü eden adamların ağızlarını okuduğumda el frenini çekesim, geçmesine müsaade etmeyerek yolun ortasına park edesim, aracımdan inip “İn aşağı” diyesim, sonra da “Hadi et bakalım küfrünü şimdi” diyesim geliyor.
Tabii bizde “kadına nezaket” diye bir şey yok, sana oturduğu yerden çırpınarak küfreden adam kafana levye indirebilir, o yüzden böyle iddialı hareketler manasız.
Hoş, bazen de ters tepiyor.
Sürücü koltuğunda çırpınarak haykıran bir adama cam açıp “Pardon anlayamadım?” dediğinizde “Efenim, şöyle az çekilseniz de geçsek diyorum hani binaenaleyh” şeklinde karakter değiştirenleri de var.
Diyorum ya, adam günlük sinirini atıyor, başka bir şey değil.
Şu üç durumda edilen küfür, içimden bir canavarın çıkmasına sebep oluyor.
1- Sağa dönerken yayaya yol verdiğinizde arkanızdaki adamın korna çalması ve yerinde tepinerek “yürü ulan” demesi. (Ulan ne kardeşim, ulan ne?)
2- “Önce ben geçeceğim” yarışında kazananın kazanamayana küfretmesi. (İleride ışık var ve kırmızı yanıyor Allah’ın tek hücreli canlısı.)
3- Bisikletlilere yapılan zulüm.
Bisiklet, diğer araç sürücüleri tarafından bildiğin “otomobil” sanılıyor.
Adam sana “çekil, geçecem” demek için lastiğine bir santimetre kadar yaklaşıyor mesela, otomobillere yaptığı gibi.
“N’apıyorsun, ezecek misin?” dediğinde yine sürücü koltuğunda tepinerek bağıran bir tek hücreli canlı ile karşı karşıya kalıyorsun.
Şimdi sen bu adama ne anlatacaksın?
Kalabalık bir semt pazarında omuz atarak yolunu açan ve sağlı sollu eğilerek hacıyatmaz gibi yol açan teyzeler gibi, trafikte seni ittire ittire yolunu açacağını sanıyor. Hakikaten, ne anlatacaksın bu adama?

Haberin Devamı

“Bakın honföndö”

Bir de “honföndöö” meselesi var ki, onu da atlamak olmaz.
Sadece trafikte değil, birbirini tanımayan insanların iletişimi esnasında tahammül eşiğini indiren sözcük. Profesyonel müşteri hizmetleri veren firmalarda size laf anlatamadığını düşünen görevli dahi kullanıyor.
“Bakın honföndöööe...”
O “honföndö”yü duyduğum anda böyle bir, nasıl anlatsam, “sinir dalgası” hasıl oluyor bünyede.
Ne konuştuğumuzu unutuyorum ve konu tamamen “honföndö” oluyor. Halbuki racon nedir?
Basitçe isminizi sorar ve size öyle hitap eder o görevli.
Ama yok, nasılsa bir daha karşılaşmayacaksınız, “Bagın şindi honföndöööeö” diyerek devam etmekte bir sakınca görmez.
Nasılsa artık memlekette yazılı olmayan sosyal iletişim kurallarından değil, “az hırtlık”, “çok hırtlık” veya “tahammül edilemez derecede hırtlık”tan bahsedebilir vaziyetteyiz. Bir ufak “günaydın”a, “hayırlı işler”e, “merhaba”ya veya sebepsiz bir gülümsemeye karşılık veremeyecek durumdayız.
Suratımıza “Ne gülüyo la bu?” ifadesiyle boş boş bakan oluyor ancak.
Trafikte zaten malum.
“Honföndö” diyeni veya küfürsüz haykıranı bile öpüp başımıza koyuyoruz “a...k...” demediği için.
Şu sıralar hırtlık kazanıyor. Hırtlık para ediyor.
Değişir mi? Değişir elbet. Vatandaş “büyükleri” ile baba-çocuk ilişkisi yaşıyor ya hani...
O “hırt dil” değişirse, vatandaş da değişir elbet.

Yazarın Tüm Yazıları