Paylaş
Oynadım, oynadım, bıraktım. Bir türlü tam manasıyla giremedim o dünyanın içine ama denemekten vazgeçmedim. Erkeklerin playstation deliliğini hep anlamaya çalıştım ama beceremedim.Biliyorsunuz, playstation başındaki erkeğin hali yamandır. Oyunun heyecanlı yerinde Playboy güzelleri önünden resmigeçit yapsa ruhu duymaz. Pirelli takvimi çekimlerine katılmak üzere seyahat kazandın desen, yavaşça başını sallayıp dil dışarıda adam vurmaya devam eder. Göz bebekleri helezon olmuş çizgi film karakteri gibi, saatler süren o hipnoz halinden çıkması için ancak kuvvetli bir 100 numara ihtiyacı gerekir. Orası da tatil yeri biliyorsunuz; klozet üstünde, erkekler haricinde bu kadar mutlu yaşayan tek canlı türü herhalde bakterilerdir. Kitap ve dergileri eşliğinde geçirdikleri 30 dakika boyunca 3 gün sahilde yatıp dinlenmiş gibi huzura kavuşurlar, nasıl iştir bu, bir kadının anlaması mümkün değil... Neyse canım, ne diyordum ben, evet, bilgisayar oyunları. Benim için olay tamamen gerçeklikle ilgili. Bir gün oyunların grafikleri gerçekle yarışır hale geldiğinde sanıyorum beni içine çekecek. Oynadığını gerçek sanacaksın, film izler gibi oynayacaksın ama o filmi sen yönetiyor olacaksın. ışte o zaman delireceğim, ömrümü bilgisayar başında geçireceğim gibi geliyor. şu Gerard Butler’ın başrolde olduğu film, Oyuncu’daki gibi mesela. Çok parlak bir film değil ama tam dediğim olay işte. Gerçek insanların olduğu oyunu, adamları sen yöneteceksin. Tabii sanal bir gerçeklikten söz ediyorum, filmdeki gibi kol bacak savrulmaları insanı ürpertiyor. Yüzde yüz gerçek bir Sims olsa itiraz etmem ama. Bilgisayar oyunlarıyla geçirilen vaktin hep boşa harcandığını düşünürüm, ne bileyim o 3-4 saati öyle geçireceğime sinemaya giderim, kitap okurum, seks yaparım, çıkar iki temiz hava alırım, kendime bir faydam dokunur diyordum ancak durum bundan biraz farklıymış. Farmville deliliğine kapılan arkadaşlarıma “Yahu çıldırdın mı ne faydası var sana, bırrrak Allah’ını seversen” diye kızdığımda “Terapi gibi oluyor, stres-sıkıntı kalmıyor” diyorlardı, haklılarmış. Ben bunu biraz da sahil kasabasına yerleşip sebze-meyveyle, hayvanlarla uğraşarak huzurlu bir yaşam geçirmek isteyen şehirli insan hezeyanı olarak da görüyorum aslında. Henüz vaktimiz gelmemiş, stresli yaşama “Yeter uleeeyn” çekip başka bir yaşam kurma hayalimizi gerçekleştirememişiz, Farmville’le idare ediyoruz galiba. Bu tip oyunların başından kalkmayanlar hayattan kendini soyutlayıp bunu bir nevi terapi olarak kullanıyorlar, kimi farkında, kimi değil...
Bayıldım...
Fırat Doğrul-oğlu’nun Yaban’ına... “Kadirizm” bu kadar mı güzel yakalanır... Jest-mimik bir yana, ses tonu, vurguları... Bin kere bravo! Aynı şeyi Boncuk Yılmaz’ın canlandırdığı Pınar için söyleyeceğim. .Safiye Sultan serisinin yazarı Ann Chamberlin’in yeni kitabı Aynadaki Peçe’ye... Ortadoğu’da kadının örtünmesinin tarihini yazmış, üstelik Kitap Fuarı için Türkiye’ye geliyor, kaçmaz... FOXlife kanalındaki In Treatment dizisine... Sezonun blazer trendine... Babamın ceketlerini alsam, kollarını sıyırıp giysem, bir Eda Taşpınar nüansı yakalar mıyım dersiniz?
“Sanal Irak” ile tedavi
Bilgisayar oyunu, gerçekten de bir tedavi yöntemi olarak kullanılabilir mi acaba? Neden olmasın... Bakın bu şimdi Amerika’da bir deney konusu. Devam etmekte olan 2 yıllık bir deneyden söz ediyorum. Savaş dönüşü travma sonrası stres bozukluğu yaşayan bir grup askerin tedavisi için bilinen yöntemler değil, bir bilgisayar oyunu kullanılıyor. Henüz klinik sonuçları elde edilmemiş ancak alınan ilk sonuçlar başarılı. Söz konusu “tedavi oyununun” adı “Virtual Iraq”. Bu oyun, 2004’te piyasaya sürülen Full Spectrum Warrior isimli bir oyundan modellenmiş. Doktorlar her hastanın özel ihtiyaçlarına göre oyunu ayrı ayrı özelleştirerek uyguluyorlar. Zamanı, mekanı, sesleri, hatta kokuları işin içine dahil edip travmayı canlandırabiliyorlar. İki yıllık araştırma bittiğinde beklenen gerçekleşirse geleneksel yöntemlere destek olarak “sanal gerçeklikle tedavi” de kullanılan yöntemler arasına girebilirmiş.Neymiş? Oyun oynamak aslında o kadar da boş bir iş değilmiş! O halde biz de derhal kendimize adapte ediyoruz bu olayı. Nasıl mı? Mesela, sinirlisiniz, bağıracak biri bulamadınız ya da üzgünsünüz ama etrafınızda size sarılacak biri yok, açın sizi saracak bir bilgisayar oyunu bakın yarım saate nasıl misler gibi oluyorsunuz... Ofislerde Farmville’in deli gibi oynanmasının da sırrı bu herhalde...
Paylaş