Bir hastalık: Kraldan çok kralcılık

Kraldan çok kralcılık, sahibinin sesi olma, güçlünün yanında durma hali, karşılaştığı haksızlıklar karşısında “Elbet benim de zamanım gelecek” diye için için hınçlananlara aittir genelde.

Haberin Devamı

Sırf fiziksel şiddetle göstermez kendini, sıradanlıktan seçkinliğe, zayıflıktan güce, fakirlikten zenginliğe geçmiş, yontulmamış, insanlığı gelişmemiş ruhlara aittir.
Geçmişte başına ne geldiyse güçlü pozisyona geçtiği anda aynısını, hatta daha fenasını yapar.
Kendi dünya görüşünde olmayan, kendine benzer yaşamayanlar düşmandır ve bir lokma sızlamaz kalbi.
Taşı tekmeliyor gibi tekmelemesi ondandır.
Tanımadığı, bilmediği, ne yaptığı hakkında bir fikri olmadığı gencecik bir çocuğu öldüresiye tekmeleyen bir ruhun tedaviye ihtiyacı var.
Ali İsmail Korkmaz’ın dövüldüğü gecenin görüntüleri, izleyenlerin aklından silinmiyor.
Bu cinayeti işleyenlerin nasıl bir yarası varsa artık, egolarını, tekmeledikleri adamın kıvranmasını izlemek okşayabiliyor ancak.
Nasıl bir ruh o? Konuşalım mı bugün bunu?
O zavallı, o hasta, o incinmiş ruhun hayatında “bizler” ve “onlar” vardır.
“Biz” dediklerinedir tüm iyiliği, insaniyeti, vicdanı, sevgisi... Vicdan ve sevgi göstermesi için bir insanın belirli kriterlere sahip olması gerekir.
“Kendinden” olmayana bir damla gözyaşı dökmez. Hayatı bu eksendedir.
Küçükken boynuna ip bağlayıp hayvana işkence eden çocuk da “biz” kültürünün en erken halini yaşamaktadır.
Henüz insanları “biz” ve “onlar” olarak ayırmayı becerecek durumda değildir, fakat öğrenmiştir ki, köpekler, kediler, kuşlar, tırtıllar “bizden” değildir.
Bizim gibi hareket edebilirler, canlılardır ancak cansız muamelesi görmelidirler. Cansız bir oyuncaktan farklı değildirler.
El kadar çocuk değildir ancak bunun kaynağı. Çocuk dediğin görerek, izleyerek öğrenir.
Büyükleri hayvana değer vermedikçe, o da köpeklerin boynuna ip bağlamanın normal olduğu bir dünyada büyür.
Anlamaz tepki gösterenleri... “Dur, yapma” diyenleri.
Çocuk büyür. Talihliyse çevresinin “dayı” çocuklarından birine dönüşür. Daha o yaştan çocukları tartaklayan, tekmeleyen, hayvanlara eziyet eden biri olur çıkar.
Talihsiz ve/veya az talihli olanlar ise hayatın sıradan ve “sönük” tarafında kalmıştır.
Kendinden güçlü olanları izler, bu esnada ezilir, belki dayak yer, belki haksızlığa uğrar...
Ve her seferinde der ki, “Bunu size ödeteceğim. Elbet benim de günüm gelecek”
Günü geldiğinde ise insan tekmelemenin, gencecik bir canın kaybına neden olan şiddetini “biz polise yardım ediyorduk” diye müdafaa etmeye kalkacaktır.
İşin acı tarafı, bu müdafaa da onun için normal olacaktır.
Hatırlayalım: “Kendinden” olmayan, “onlar” dediği her cana kastedebileceğini küçükken öğrenmişti ya...
Vicdanı, sevgisi, insaniyeti belirli şartların varlığında söz konusu olabiliyordu ya...

Haberin Devamı

Bu bir video değil

Haberin Devamı

Ali İsmail Kormaz’ın tekmelenme videosu sadece bir video değil.
Bir zihniyetin kanlı canlı kaydı.
Bu, her gün aynı sokakları, caddeleri, otobüsleri, vapurları, dolmuşları, stadyumları, sinemaları, metroları paylaştığımız bir zihniyetin sadece bir adet vakasının kaydı.
Bu ruhları besleyerek çıkar elde edenleri, güçlü kalmak için cehalete, hurafeye yatırım yapanları ve gerçek olanı bilmesine rağmen vicdanını susturabilenleri ve “sonradan acı çekebilenleri” tüm kalbimle kınıyorum.
Kavgacı, tacizci, küfürbaz, medeniyetten nasibini almamak için çırpınan, sahibinin sesi, kraldan çok kralcı, yalancı, kişisel çıkarları için güçlünün yanında duran, ölümlü dünyada ağzından “öbür dünyaya yatırım” derken sahtekarlığın alasını yapan, insanları “kendi gibi olanlar, yani doğru yodakiler” ve “kendi gibi olmayanlar, yani yanlış yoldakiler” diye ayıran tüm hasta ruhlara şifa diliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları