Paylaş
Ne Twitter’a bakabileceksiniz, ne Facebook’a.
Bir ihtiyacınız olduğunda imdadınıza koşan aplikasyonlar ya da “Google’da arayayım da bulayım” kolaylığı olmayacak.
Sessizlik anlarında herkesin aynı anda telefon karıştırmak için başlarını eğmesi sonucu oluşan, “oturur pozisyonda saygı duruşu” görüntüsü veren durum yaşanmayacak.
Tüm bunları düşündüğümde hafif hafif nefesimin daraldığını itiraf etmem gerekir.
Çünkü ben de bir internet bağımlısı sayılırım, hepimiz gibi.
Her ne kadar “Şöyle biraz hayattan kopalım” arzusuyla yanıp tutuşsak da bunu beceremiyoruz.
Bir saat telefona bakmazsak önemli bir şey kaçırıyoruz duygusuna kapılıyoruz.
Yine de, “teknoloji tatili” almak isteyenler çoğunlukta.
Bakınız, cumartesi gecesi “internet ekipler amiri” M. Serdar Kuzuloğlu’nun TRT Haber’de yayınlanan programı “Sosyal Medya”da “İnternete bağlanma imkanım bir haftalığına elimden alınsa ne yaparım?” sorusu üzerine konuştuk.
Bu soruyu yanıtlayan izleyicilerin yüzde 50’ye yakını “Kafamı dinlerim, özümü ararım” dedi. Onu yüzde 28 ile “Nefesim daralır, içim sıkılır, titreme gelir” seçeneği izledi.
Teknolojinin her ne kadar hayatımızı kolaylaştırdığını söylesek de kafamızı daha çok çöple doldurduğuna itiraz etmezsiniz herhalde...
Artık “hayattan soyutlanmak” pek de kolay olmadığı için konsantrasyon bozukluklarıyla, dikkat sorunlarıyla daha fazla karşılaşıyoruz.
İnternet başında boş vakit değerlendirmek amacıyla geçirdiğimiz zaman neredeyse 40-45 saate ulaştı, bu da her gün bir saatten fazla internet gezintisi demek.
Tabii telefonu karıştırdığımız, bilgisayar başında çalıştığımız, mail’lere baktığımız ya da iş yaptığımız zamanı saymıyorum.
Bilgiye kolay ulaşma imkanı ve çeşitlilik, kitap okuma oranını artıracağına, azaltmış.
İnternette sosyal medya sitelerinde takılmak, şöyle iki haber bakmak varken “sıkıcı satırların arasında boğulmak istemiyor” gençler. (Bu, bir genç kardeşim tarafından söylenmiş gerçek bir cümledir.) Beynini çöple doldurmak daha keyifli geliyor, çünkü “daha renkli.”
Tembel genç kardeşlerim bir yana, biz teyzeler ve amcaların internetle ilişkisi de kendi inisiyatifimiz dışında hayli yorucu olabiliyor.
Öyle bir bombardıman söz konusu ki, kendimize sınırlar koymazsak, lüzumsuz bilgilerin, görüntülerin toplandığı bir çöp konteynırına dönüşeceğiz yavaş yavaş.
Beynimizin bir kenarına bir “filtre” yerleştirmeden online hayatın içine dalmak faydadan çok zarar veriyor, orası kesin.
Madonna üzerine...
Pazar gecesi 03.00’lere kadar ayakta kalıp Madonna’nın Superbowl’daki devre arası şovunu izleyemeyenler çok şey kaçırdı.
Gönül ister ki bu konser, bizim de All Star karşılaşmalarında arada yapılabilecekler konusunda ilham versin.
Madem bazı meselelerde dünyayla yarışıyoruz, “mini konser”den biraz öteye geçelim, değil mi efendim.
Bakınız adamlar beş dakikada dev sahneyi kurdu ve söktü.
Bu arada Madonna’nın görüntüsü ve performansına baktığımızda 53 yaşında olduğunu kabul etmek imkansız görünüyor.
Kendisine gençlik sırrı sorulduğunda “Love” cevabını veren Madonna’yı buradan kınıyorum. Bir sırrı yokmuş, sadece mutluymuş. Oldu, biz de inandık. Sırrın neyse paylaşsana arkadaş! (Yeni sevgilisi dansçı Brahim Zaibat’ın yaşının da 24 olduğunu hatırlatayım.)
Bu arada Madonna, şovunun bitiminde “dünya barışı” mesajı vererek “Meltem Cumbuling” yaptı.
Acaba Amerikalılar da bizim Meltem Cumbul’a yaptığımız gibi “Ay ne banal, vere vere bu mesajı mı verdi” demişler midir, ne dersiniz?
Paylaş