Ayakkabıları gönderin!

İngiliz sigorta şirketi Cooperative, kadınların ayakkabı sevgisi -daha doğrusu hastalığı- ile ilgili bir araştırma yapmış.

Haberin Devamı

3 bin kişinin katıldığı ankette, kadınların büyük aşkla satın aldıkları 20 ayakkabıdan 11’ini hiç giymedikleri belirlenmiş. Kadınların yüzde 52’si sırf mutlu olmak için ayakkabı satın alıyormuş.
Bu halimizin istatistiksel olarak değerlendirilmesi de yapıldı, artık savurganlığımızı meşrulaştırmanın başka bir yolu bulunmuş demektir.
Her konuda tutumlu olalım, hesabımızı bilerek harcama yapalım diyoruz ama ayakkabılara gelince “Ayakkabıya dayanamıyorum valla” diyerek artık neredeyse “hastalık” pozisyonuna erişmiş bu meseleyi şahane meşrulaştırıyoruz, bilmem farkında mısınız? Aç kalırız ama yine de ayakkabı almak konusunda frene basmayız.
Bakınız araştırma ne diyor: “Kadınların üçte biri, ayaklarına uymasa bile beğendiği ayakkabıyı alıyor.”
İnsan bazen kendine ayna tutulmadan yaptığının farkına varamıyor ya, insan okudukça sinirleniyor yahu. En son ayağıma uymayan bir erkek ayakkabısını içine iki kalın taban koydurmak suretiyle ayağıma uydurdum ve satın aldım, size o kadarını söyleyeyim. Niye? Çünkü o ayakkabıyı almasaydım ölecekmiş gibi hissettim kendimi. Yani şu hayatta sanki o ayakkabıyı almak için bana bir tane şans veriliyor, o da şimdi, almazsam da acılar çekerek öleceğim. Delirmişiz, haberimiz yok.
Her konuda tutumlu olmaya çalışırken niçin ayakkabı görünce hipnotize olmuş ve dünyada başka hiçbir dert yokmuş gibi davranabiliyoruz? Üstelik ayakkabıya hiç ihtiyacımız yokken bunu yapıyoruz.
Bakınız, kış başında taşınırken, hayli uzun bir süre sadece bir bavulla yaşadım. Yani eve gardıroplar yapılana kadar “Ay ayakkabımsız, ay o elbisemsiz ölürüm” dediğim ne varsa hepsinden uzak kaldım. Sonuç: O gardırobun yarısından fazlası sonsuza kadar benden uzak kalsa bir eksikliğini hissetmeyecekmişim! Üstelik elimdeki seçenek az olunca elbise yığınının karşısına geçip, saatlerce “Ne giysem?” diye düşünüp, çekmecelerde sondaj çalışması da yapmama lüzum kalmadı. Valizde duran belirli 3-5 kombini giyip durdum.
Meğer bu “Ne giyeceğim” sorusu nasıl da enerji çalan bir soruymuş kardeş. İnsan hayatından bu soruyu mecburen çıkarmadığı sürece bunu anlamıyor. Erkekler hiç dalga geçmesin, bu ciddi bir sorun. Kadınların “Ne giyeceğim?” sorusu için gardırop önünde harcadıkları vakit ve enerjiyi doğru yönlendirebilirsek İstanbul’un trafik sorununu bile çözeriz, o kadarını söyleyeyim.

Haberin Devamı

En güzel çözüm

Haberin Devamı

Benim gibilerin derdi “Ayy, inanılmaz alışveriş yapıyorum ve varımı yoğumu çul çaputa yatırıyorum, 800 tane ayakkabım var” değil. Şimdi bunu itiraf etmek beni çok konforlu hissettirmese de, gardıropta 15 yaşımdan kalan elbise bile var, ciddiyim. Eskimediği için atmamışım. En son ortaokulda giydiğim ayakkabıyı da saklamışım...
Hele o ayakkabılar. Aynen o araştırmada dediği gibi “Şunu şu zaman çok nefis giyerim” diye altı sene önce almış, kenara koymuşum ama bir kere bile yüzüne bakmamışım.
Evvelki gün geçtim gardırobun karşısına, 15 yaşımdan kalan elbise de dahil olmak üzere alınıp giyilmemiş ayakkabıları, her şeyi bir kenara yığdım. Güzelce paketledim.
Tabii o “Ben bunu zamanı gelince giyerim” hissiyatı insanın yakasını bırakmıyor. O kadar zor vedalaşıyorum ki o ayakkabılarla, gören de sevgilimden ayrılıyorum sanır.
Bakınız şimdi bahar geldi, (gerçi yine Alaska’dan gelen soğuk havalar damgasını vuracakmış yarından itibaren ama) hafiflemenin zamanıdır. “Bir gün, mutlaka!” diye dolapta beklettiğiniz o ayakkabıları emin olun hiç giymeyeceksiniz. İşte diyorum ki, tüm bu yepisyeni eşyaları, onları giymek isteyenlere, ihtiyaç sahiplerine ya da aracı kurumlara gönderin.
Buyurun benden bir adres: Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Kadıköy şubesi, giyim, kitap ve beyaz eşya bağışı kabul ediyor. Depoları pazartesi-çarşamba-cuma günleri saat 12.00 ile 17.00 arası çalışıyor. (0216) 330 27 65’i arayabilir ya da doğrudan adresine gidip elinizdekileri götürebilirsiniz. (Kavuklu Hamdi Sok. Ferah Apt. No: 9 Kızıltoprak)

Yazarın Tüm Yazıları