Paylaş
Gönül isterdi ki martı sesleri, çocuk cıvıltısı olsun ama tek duyabildiğim inşaat sesi sevgili hafriyatçı Habitus okuru.
Birkaç ay önce şehrin göbeğine AVM yapılmasın diye kendini yerden yere vuranların Zincirlikuyu’da yeni açılan ve ibadethane muamelesi yapılan yeni AVM’yi iştahla gezmesini izliyorum ve izninizle NEDEN diye soruyorum. Kopan gürültü vaktiyle Kanyon açılırken yapılan tantanaya benziyor.
Anladık güzel, anladık gösterişli, anladık yeme içmesi şahane ama...
Alt tarafı bir AVM yahu. Alışveriş merkezi.
Yoksa ben mi yanlış anladım? O bir müze mi? Müthiş bir saray mı? Über bir kültür merkezi mi?
Bienal mi geziyoruz? Bir enstrüman ustasını dinleyip kendimizden mi geçiyoruz? Hayır, sadece bir alışveriş merkezi geziyoruz.
Hayranlık duyma hissimiz de ranta bağlanmış ve resmen bunun farkına varamamışız. Çok para harcanan, eskiden ancak yurtdışındaki belli şehirlerde bulunan çok özel markaların bulunduğu lüks mekanlar kabartıyor iştahımızı.
Başka ülkelerin şehirlerinde tarihi binalarını, geçmişi önünüze seren müzelerinden etkilenir gibi etkileniyoruz alışveriş merkezinden.
Sadece ama sadece bir alışveriş merkezinden. Herkesi derin nefes almaya, bir bardak su içmeye ve 3 kez şu cümleyi tekrarlamaya davet ediyorum: Burası sadece bir alışveriş merkezi.
Bayramı da yanlış anladınız, tebrik ediyorum
Nerede o eski bayramlar, sorarım sana kavurma yemekten hastanelik olmuş Habitus okuru.
Eski bayramlar nerede bilmem ama bayramları “kültürel bir lezzet” olarak gördüğümüz zamanları ben biraz özlüyorum.
İşte maaile bir araya gelmek, özlediklerimizi görmek...
Sonra ne bileyim, “kriz geçirene kadar yiyelim” değil, “ihtiyaç sahiplerine ihtiyaçlarını ulaştıralım” maksadı taşıyan zamanlara biraz daha benzeyen bayramları, evet biraz özlüyorum.
Biz böyle zamanlarda iyilik yapılır diye öğrendik. Yanlış mı biliyorum?
İlkokul kitaplarınızdaki temsili bayram resimlerini hatırlasanıza... Hah, tam öyle işte...
Yaptığı kötülükleri, başkasının hakkını yediği zamanları temize çıkarmak için kurban kesme ve “iyilik” yapma bayramına döndürenler bu işi de normalleştiriyor.
Krediyle kurban satışı noktasına geldiysek, bu işte bir tuhaflık var sevgili vicdan ve akıl sahibi aydınlık Habitus okuru.
Hayır, yanılıyor muyum.
Ha, unutmadan... Dur geç kalmadan bayram ayağına bir devlet büyüğümle muhabbete gireyim, elini öpeyim de kariyeri garantiye alayım. N’olur nolmaz...
Azalarak bitsin...
Toplu bayram SMS’i: Sevgili arkadaşlar, telefon rehberinizde bulunan herkese toplu SMS yolluyorsunuz ya. Hani kim olduğunu bile hatırlamadığınız insanlara da gidiyor mesajlar.
İşte o mesajları göndermeyin. Kimse darılmaz. Valla bak. Hadi bu bayram da yaptın, bir sonraki bayramda vazgeç.
Git yaşlıları sevindir, çocukları sevindir, iki el öp. Birinin bayramını kutlayacaksan aç telefon, sesini duy. Git evine, mutlu et. Bayramı kuru teknolojiye kurban etme.
Yeri gelmişken bir kere gidilmiş ve rezervasyon yüzünden telefon numarası “kaptırılmış” restoranlardan bahsetmemek olmaz.
Müşterilerinize bayram mesajı göndermezseniz hiçbirimiz “Aaaaa Kokanet Ocakbaşı bu bayram bana mesaj göndermedi, neee Ölü Alabalık Restoran bayramımı tebrik etmedi, ooooo İshal Sofrası bizi unuttu demeyiz.
Paylaş