Paylaş
“Acaba bu yaz kimin şarkıları dilimize pelesenk olacak?” diye düşünüyordum, meğer yanıt o cd’nin içindeymiş!
Göksel, 70’lerin klasikleri içinden tam 12 tane seçmiş, yorumlamış.
Bütün yazı bu albümle geçireceksiniz, o kadar kesin konuşuyorum!
70’lere olan saplantımdan ötürü “Göksel dönem olayına giriyor” haberini aldığımdan beri sabırsızlanıyordum onunla buluşmak için. Nihayet pazar günü bir araya gelebildik.
Abartıyorsam San Francisco sokaklarında Michael Douglaslar kovalasın, albümü dinlerken ağlayasım geldi vallahi. Hani o eski şarkıları dinlerken göğüsten gırtlağa doğru buruk bir his dalgalanması olur ya, durumun açıklaması budur!
Sanki 2009’da değil de 1970’te hazırlamış albümü. “Bu dijital çağ işi olamaz” diye düşündüm, gerçekten de öyleymiş. O yıllarda bu kayıt işleri nasıl yapılıyorsa öyle kaydetmiş tüm şarkıları.
Göksel, yeni albüme niyetlendiğinde böyle bir düşüncesi yokmuş aslında, plak şirketi Avrupa Müzik “Senin için 70’lerin klasiklerinden oluşacak bir albüm fikri var aklımızda” demiş ve öyle başlamışlar projeye. Göksel aylarca arşiv taramış ve kendine uygun bulduğu şarkıları derlemiş...
Albümde kimi isimlerin sesiyle meşhur olmuş, hafızalara kazınmış şarkıların Göksel yorumları var. Neler mi? Mesela, Gönül Yazar’dan Mektubumu Buldun mu, Ajda Pekkan’dan ınanmam ve Baksana Talihe, Füsun Önal’dan Senden Başka, Selçuk Ural’dan Güle Güle Sana, Seyyal Taner’den şimdi Sen Varsın... Daha neler neler...
Hani ne zaman eski şarkıların yeni versiyonları yapılsa bir tuhaf gelir kulağa, orijinal versiyonunu aratır ya, bu defa öyle değil. Çok cilalı, çok “yeni yeni” kokmuyor yani, sanki plaktan dinliyor gibi... Zaten kısa bir süre sonra LP’i (plak yani) de çıkacak, esas onu alıp öyle dinlemek lazım.
Göksel, albümü dinlettiği tüm arkadaşlarından aynı yorumu almış “ıçinden bir de Tarık Akan’ın gençliği çıksa tam olacak!” diye... Aynı cümleyi ben de kurunca artık bunu yazmak farz oldu!
Kartonette göreceğiniz fotoğraflar Büyükada’da çekilmiş, Göksel ıspanyol paça pantolonuyla, “ışte bu da annemin 70’lerdeki hali” dedirtecek kadar o yıllara ait gibi görünen bir fotoğrafın başrolünde gülümsüyor... Sanki Tarık Akan’la buluşacak, onu bekliyor...
Çıkış şarkısı olarak Baksana Talihe’yi seçmiş. Yaz boyunca marş niyetine söylenecek, çok belli. “2. klip şarkısı olarak düşük ritmli olanlardan tercih ederim herhalde” diyor, fakat “şöyle temmuz gibi Senden Başka’yı patlatsan süper olmaz mı” diye itiraz ediyorum. “Ha, şimdi plak şirketim gibi konuştun!” diyor, gülüşüyoruz.
Tekrar söylüyorum, yaz mevsimini “Senden Başka”yı atlayarak geçiremeyiz, imkansız!
“Senden başka, senden başka, olamaz başkası ikinci paaar-çaaa” diyor, 9 Mayıs’ta Ghetto’da yeni şarkılarını söyleyeceği konserinin müjdesini de şimdiden veriyorum...
Oldu mu be birader!
Ne zaman Lost muhabbeti açılsa, bir noktada bizim kızlarla “Kim en cillop?” sorusuna geliriz. Eskiden bir numara her zaman Sawyer’dı tabii. Fakat Sawyer ne zaman buralara gelip “Shish k’bab güzeel, ıstanbul güzeel”, üstüne de “Ben bilmem Yessica bilir” moduna girdi, cazibesini yitirdi! “Ya, bizim Caş Halıvey” olunca karizma hafifledi galiba! Biz onu meğer bir takım tropikal ortamlarda bekar ve serseri iken seviyormuşuz.
İkinci sıraya Sayid oturuyor. Kara kaş, kara göz, bizim erkeklere de benziyor, üstüne bir de kendinden emin, korumacı; efendim, böyle yanında dursa The Others’mış, kara dumanmış, manyak Ben’miş, vız gelir...
Doktor da talep gören yakışıklılardan. Onda da bu “korumacı”lık hali, yaraları sarma, sürekli bir “hallederiz, merak etme” durumu kadınlarının gözbebeklerinin kalp şeklini almasına sebep oluyor galiba.
Sonracığıma, yine “koruyucu, kollayıcı adam” kontenjanından Desmond... Tam da, “ıskoç aksanına, dalgalı saçlarına, kadınına bağlılığına yandığımın” derken onun da karizma yerle bir! Dizinin yapım ekibinde çalışan bir kadın, aleyhine cinsel taciz davası açmış! ışte geçen gün bu cümleyi okuduğum dakikalar, Desmond’un gözümde bitişine sahne oldu!
Acaba Lost için de mi bitiyor Desmond? Duydum ki 5. sezon bitiminde ana karakterlerden biri öldürülecekmiş.
Acaba?
Paylaş