Ağırlanma hırsı

Vakti zamanında “üst”leri tarafından pek horlanmış, çok çalıştırılmış, eziyet görmüş insanların “büyüyüp” yönetici olduklarında en çok çalışanın halinden anlamasını beklersiniz, değil mi?

Haberin Devamı

Çoğu zaman bu beklendiği gibi olmaz, genellikle onlar da eski patronlarının mirasını devralırlar ve “alt”larına daha acımasız davranan insanlara dönüşürler.
Yeni işe aldıkları insanlara emirler yağdırır, olmayacak isteklerde bulunurlar.
Neden acaba?
Neden bazı insanlar, kötü deneyimleri olumlu bir karakter özelliğine dönüştürebilirken, diğerleri geçmişi tekrarlayıp o sevmedikleri insana dönüşüyor?
Çiğ ruhların laneti de bu işte. Geçmişte birileri onu ezerken içi öyle kavrulmuş ki, yemin etmiş “Bir gün hepiniz elime bakacaksınız” demiş, şimdi onu gerçekleştirerek kendini tatmin ediyor.
Eh, kumaş da deneyimlerden feyz alıp “vicdanlı, iyi insan” olarak evrimleşmeye müsait olmayınca “gaddarın daniskası” çıkıyor ortaya ilerleyen yaşlarda...
Belki içinde küçücük engellenemez iyilik kırıntıları kalmış oluyor, ancak “bir gün herkes önümde eğilecek” projesine odaklanmış durumda; o “iyi” taraflar gün yüzüne çıkamıyor bir türlü. İyi tarafların üzeri örtülmüş, hayattaki önceliklerinden silinmiş...
“Etrafındakilere çektiren insan” olma hadisesi esasında çeşit çeşit. Bir tane çeşidi yok. Mesela “sürekli ağırlanmak isteyen insan” da o türün bir alt modeli sayılır.
Her yerde tanınmak isteyen, tanınmazsa bozulan ünlüler, “CIP SALONUNA DA HERKESİ ALIYORLAR ŞEKERİM” veya “Hostesler çok kabaydı, bana özel insan muamelesi yapmadıaaa” diye yazılar döşenenler de o ekolden.
Seneler ilerledikçe, kariyer coştukça, sosyal ortamlarda tanınırlık arttıkça bir “ağırlanma hırsı” basıyor bünyeyi.
Hep özel muamele istiyorlar, ayrıcalıklı olmak ve bunun keyfini yaşamak... Kimseye saygı beslememek ama saygı beklemek... Servis elemanına bir “teşekkür”ü çok görmek ama eksiksiz hizmet istemek...
İnsanları işlerinden, yaşadıkları yerden, tercihlerinden ötürü aşağılamak...
İşte bunlar hep kişinin kendisinde bulunan aşağılık duygusunu karşısındakine yansıtmasından olsa gerek...

Haberin Devamı

“Özel insan” olmak kolay...

Halbuki “özel insan” olmak öyle kolay ki...
Üstelik snopluktan, olmadığın biri gibi davranmaktan, birilerini aşağılamaktan geçmiyor.
“İnsan” olduğunu unutmayınca, insanı insan yapan özelliklerini hatırladıkça “özel” oluyorsun.
Bunu unutmadığında, etrafına bir gülümsemeyi, bir “teşekkür”ü çok görmüyor, kısaca tanıdık tanımadık herkese “insan” oldukları için iyi davranıyorsun.
Sonra bir bakıyorsun, sen de “insan” yerine koyuluyorsun.
Bir talebin olmadığı halde “özel muamele” görüyorsun.
Ama ilk adım çok basit: Kendine yapılmasını istemediğin hiçbir muameleyi başkasına yapmıyorsun.
Ha, zarafetten anlamayan var mı, var. Fakat onların, senin inceliğine karşı verdikleri cevap da bir deneyim oluyor. Çeşit çeşit insan tanıyor, her “tür”e karşı başka davranış modelleri geliştiriyorsun.
Seninle birlikte nasıl insanlar paylaşıyor bu dünyayı, onu görüyorsun.
İnanmıyorsanız ayrıcalıklı muamele isteyen ancak etrafındakilere köle gibi davrananlara bir bakın... Parlak boyaların altında “Mutsuzluk” göreceksiniz.
“Yapma Melike, bir elleri yağda, diğer elleri balda, çok iyimsersin” demeyin...
İnsana insan gibi davranmayanların işleri gerçekten rast gidiyor mudur sizce?

Yazarın Tüm Yazıları