Paylaş
Fazıl Say, Twitter’da başkasına ait bir cümleyi retweet ettiği için 10 ay hapis cezası aldı. Yabancısına not: Retweet yani RT, bir başkasının yazdığını, çeşitli sebeplerden dolayı, yazılmış cümlenin altında bulunan “Retweet” linkine basmak suretiyle kendi profilinde görünmesini sağlamak demek.
Eğer adalet mekanizmamız zahmet eder de sosyal medya konusunda biraz bilgi edinmeye niyetlenmezse, sosyal medya davaları söz konusu olduğunda “eskiden bilgisayarlar bir oda büyüklüğündeymiş”ten başlamak icap edecek.
Bu da toplum önünde bulunan ve hakim güce kafa tutan ünlü bir şahıs olmadıktan sonra davaların sonsuza kadar uzaması ve yanlış kararlara varılması son derece olası demek. Çağımız öyle tuhaf ki, dev kalabalıklar içinde kimisi geleceği yaşarken kimisi hâlâ 80’lerde, hatta 60’lardaymış gibi yaşamak konusunda ısrarcı.
Dolayısıyla “teknoloji çağında iyi bir yerdeyiz” demek mümkün değil, herkes farklı seviyede.
Teknolojiyi en çok takip etmesi gereken kilit adamlar 10 yıl geriden geliyor, kimisi teknolojiyi yanlış anlıyor, stratejik hatalar yapıyor, kimisinin de kafası sadece teknolojiyi uyanıklığa kullanmak için çalışıyor.
Vaziyet böyleyken herkes “bugünün ileri teknolojisi” konusunda başka başka yerlerde duruyor.
Teknolojiyi geriden takip edenler ve öneminin farkına varamayanlar ticaretten adalete, günlük yaşamdan bürokrasiye, hem kendilerini hem de etki altında bıraktıkları insanları kayba uğratıyorlar.
Birebir hizmette mükemmelken, internet alışveriş siteleri fiyasko olan büyük markalar, tablet versiyonunu yapmayı henüz akıllarının ucundan bile geçirmeyen dergiler, o gişeden bu gişeye ellerimizde kağıtlarla savrulup imza-damga peşinde koştuğumuz devlet daireleri, günü yakalayamama halinin en büyük örnekleri...
Kadın dergileri asla tükenmeyecek bir kaynağı; yani kadınların alışveriş, güzellik ve kadına dair meselelere dair merakından gelecek gelir ve popülariteyi sadece basılı dergilerden medet umarak sınırlıyor. Halbuki tablet versiyonları olsa, normalde para verip satın almayı aklınıza getirmeyeceğiniz bir dergiyi dahi “Ne varmış bakayım” diye satın alırsınız.
Adalete gelince...
İşin adalet kısmı ise olayın daha farklı ve önemli bir tarafına işaret ediyor. Sanal ve reel dünyamız birbirine geçmiş ve ayrılamaz durumda. Belirli bir inanca göre değil, insan olma hali temel alınarak yazılmış kanunları göz önüne alarak hakkımızı koruması gereken adalet mekanizması, hayatın yeni olan “sanal” kısmını araştırmıyor ve anlamıyor, anlayamadığı bir konuya, teknolojiye at gözlükleriyle bakarak, üstüne konuya sadece dini yönden yaklaşarak, kendi anladığı kadarına cezayı uygun görüyor. Adalet sistemimiz anlayamadı henüz fakat insanlar RT’yi niçin yapıyorlar, düşünelim:
1- Kendine yazılmış bir övgüyü başkalarının da okumasını sağlamak için.
2- Bir kullanıcının yazdığı ve beğendiği bir cümleyi paylaşmak için.
3- Bir kullanıcının yazdığı önemli bir olayı daha fazla kişinin duymasını sağlamak için.
4- Bir kullanıcının yazdığı ve kötü, çirkin bulduğu bir düşünceyi “ibret vesikası” olarak göstermek için... Peki Say’ınki hangisi? Hangisi olduğu bilinmeden ve sosyal medya dinamikleri iyi anlaşılmadan neye, kime, ne cezası verilebilir? Adalet sistemi, “sanal dünya” konusunda 30 yıl önceki anlayışla çalışmaya kararlıysa yandık. Vaziyet buyken, yazdığımız “hassas” bir tweet’in yanlış anlaşılması gayet kolay.
Bir provokatörün gazı veya durumu kendi sınırlı bakışı ile yorumlamış biri tarafından hedef gösterilmek, yazdıklarımızın yanlış haliyle yayılması, ardından hiç demek istemediğimiz bir konu nedeniyle cezalandırılmak da kolay.
Ve kaçınılmaz son: Provokatörün amacına ulaşması, kitleleri etkileyerek adaletin de desteğiyle kişi ve konularla ilgili yanlış bir algı yaratması... Bunun adı adalet mi şimdi?
Paylaş