Adalet duygumuzu yerinden oynatanlar

İnsan ekmek gibi, su gibi ihtiyaç duyuyor adalet duygusuna.

Haberin Devamı

O hissi tatmin edemediği zaman omuzları çöküyor. Yaşama sevincini kaybediyor. Güçsüzleşiyor.
Neler gördük Gezi’deki ağaca ilk kepçe darbesinden beri?
Özgürlüklerine sahip çıkanlara “vatan haini” diyenler...
Ağzından köpükler saçarak kâh Twitter’dan, kâh mail üzerinden tehdit savuranlar...
Sadece -evet sadece-kendisi gibi düşünme-diği için üstelik...
Adaletin bu kadar anlamını yitirdiği bir dönemde insan ne yapacağını da bilemez vaziyette. Hakareti, tehdidi bir suç olarak değerlendirip hukuki yollardan hak mı aramalı? Yoksa palalı adamı bile salıveren bir sistemde insan kendi kendini teskin edip hayata devam mı etmeli? Bilinmez...
Başka neler gördük?
“Kolluk kuvvetleri” internette ve sokaklarda paşa gönülleri nasıl istiyorsa öyle terör estirirken güçlerini aldıkları esas adamlar “sahibinin sesi” kanallar aracılığıyla haykırıyordu...
Biri gözümüzün içine baka baka armudu elma yapıyordu...
Öbürü komplo, “devirme” paranoyaları içinde debelenip halkın sesine kulağını tıkamayı sürdürüyordu...
Bir diğeri bırak dini, etnik kökeni, mezhebi bile insan ayırmak için malzeme olarak kullanmakta hâlâ hiçbir sakında görmüyordu...
“Ben ve benim gibiler doğru, gerisi eğri” zihniyeti bitmiyordu, bitemiyordu...
Bir avuç insan gördü mü TOMA’larını, gaz bombalarını eksik etmeyenler, bir başka ülkede olanları pek içlenerek izliyordu.
Kendi ülkesinin vatandaşlarına bir türlü layık görmediği hisli, içli duygularını bir başka ülkenin vatandaşlarına gönderiyordu.
Öte yandan, milyonlarca insan her güne “Bugün ne olacak?” diye uyanıyordu. Gözünün önünde işlenen suç, cezasını bulmuyordu, suçu işleyen, bir sonraki sefer daha iştahlı dönüyordu.
Hayatı boyunca durmak bilmeyen polis şiddetini kaybettikleri gözleri, yaşadıkları travmayla, yarım kalan hayatlarıyla hatırlayacak olan insanlar ortak bir hissin tam ortasında duruyor:
Adaletsizlik.
Bir milletin adalet duygusunu yerinden koparıp attınız.
Artık yerinde kocaman bir boşluk var. Lobna’nın, Ethem’in, bu şiddetten nasibini almış herkese bir telefonu bile çok gördüğünüz her gün büyüyor bu boşluk.
Palayla sokağa çıkanlara ceza vermediğiniz günler daha da büyüyor.
Bir gün değil, her gün, her gün büyüyor. İnsanları hiç olmadık kabahatlerle itham ettiğinizde büyüyor.
Yalan söylediğiniz her an büyüyor.
Artık “Türkiye nasıl bir ülke?” diye soranlara “Bir adaletsizlik evrenidir” diye cevap vereceğim.
Başka tarifim yok.

Haberin Devamı

Gezi ruhunun “şöyle bir” uğradıkları

Haberin Devamı

Son bir ayda yaşananlar insanların birbirine karşı kibrini, dudak kıvırmasını, asabiyetini, nezaketsizliğini bitirdi diyoruz ama...
Kimilerine Gezi ruhu “şöyle bir uğrayıp” geçmiş.
Kendi hak ve özgürlüklerine çomak sokulduğunda adalet, sevgi, dostluk, kardeşlik diye bağıranlar, hâlâ hiç tanımadıkları insanların ruhunu, gururunu yaralama, sevincini çalma, mutsuzlukları varsa ondan keyif alma peşine düşmüş.
Meğer pek değişme-mişler, “herkes için adalet” fikri onlar için geçici bir süreçmiş...
Ortalık onlara göre az da olsa sakinleşince hemen ağızlarından köpükler saçtıkları, yarattıkları mutsuzluktan keyif ala ala karanlık kuytularına kaçıp zevkten dört köşe oldukları günlere geri dönmüşler.
Başkalarının hayatına, başkalarının mutsuzluğuna tahammülsüzlükleri meğer hiç değişmemiş.
Gezi olayları meğer buna sadece “kısa bir ara” imiş...

Yazarın Tüm Yazıları