Paylaş
Teknolojiyle beraber daha gelişmiş insanlara dönüşelim, bilgi toplumu olalım, çocuklarımız bu süper hızdan faydalansın vs. diyoruz ama...
O telefonlar sosyal medya hesabı karıştırmak ve oyun oynamaktan başka bir işe yaramazken hızlanıyoruz diye sevinmek biraz acayip değil mi?
Bu heyecan fırtınasının oluşma sebebi, galiba teknolojiyi biraz yanlış anlıyor olmamız, daha doğrusu tamamen yanlış anlatılıyor...
Aslında bunu konuşmak lazım.
Özellikle reklamlarda “Artık çok hızlanıyoruz” ekseninde, sanki bu bir tercihmiş gibi yansıtılıyor.
Oysa bu bir tercih değil.
Bu 4.5 meselesi biraz şuna benziyor esasında: Elinizde çok eski bir telefon olduğunda, bugünkü teknolojinin sunduğu imkanlara ulaşamazsınız.
4.5G’ye geçiş de basitçe böyle.
Dünyanın sunduğu teknolojiye ulaşmak için bir gereklilik.
Her nasıl 2G teknolojisi –mesela- Instagram’ınızı kullanmanıza yetmiyorsa, zaman içinde 3G’yi de benzer bir durum içinde konumlandıracaksınız, dolayısıyla meseleyi “daha hızlı film indireceğiz”e indirgememek gerekiyor.
En basit haliyle, bir sonraki jenerasyona geçiş, bir teknolojik gereklilik.
Tabii biz 80G’ye de gelsek herhalde elimizdeki sonsuz enformasyon kaynağını sadece oyun-film-müzik-sosyal medya paylaşımı ve ego tatmini eksenine çekeriz gibi geliyor ya, neyse...
Yine kablolara döndük!
Öte yandan şöyle bir durum da var: 1G, yani ilk jenerasyon cep telefonları, hani o kol kası yapacağınız kadar ağır, yokuşta kaymasın diye arabanızın lastiğinin arkasına koyabileceğiniz kadar tuğlamsı telefonlar ilk çıktığında “kablosuzluk bayramı” gibiydi.
Evdeki telsiz telefonların bile heyecan sebebi olduğu yıllarda sokakta serbestçe telefon kullanabilme fikrine büyük ikramiyeyi kazanmış gibi seviniyorduk.
Şimdi de benzer sevinci jenerasyonlar arasındaki geçişlerde yaşıyoruz.
Çok sevinmeden önce şunları da düşünmekte fayda var: Daha çok internet kullanacağız, kotalarımız daha hızlı dolacak, şarj zaten en büyük dert, şimdi daha da hızlı tükenecek...
Daha fazla internet tüketimi faturalara yansımasın diye mobil operatörler çeşitli seçenekler sunuyor, burada dikkatli kullanım sonucu cebimiz çok yorulmayabilir, bununla beraber şarj konusuna henüz çare bulamadık.
Belirsiz bir geleceğe kadar power bank taşımaya devam...
Esasında tam tersi olması gerekiyordu fakat teknoloji geliştikçe, mobil cihazlar hızlandıkça tekrar “kablolu”ya dönüş yaşamak durumunda kaldık.
Görünürde telefonlar kablosuz tabii ama bugün biliyorsunuz yanında power bank ile gezmeyene kız vermiyorlar.
Hatta bir power bank yetmiyor, çantada üç power bank, bunların kabloları, cep telefonu şarjı ve kulaklıktan oluşan bir “kablo topu” ile geziyoruz.
Eğer kısa dönemde şarj sorununu halledilmezse yurdumun pratik zekalı girişimcileri “kablo dünyası” adını verecekleri dükkanlarında çeşit çeşit, renk renk, birbirine dolanmaz özellikleri olan şeker çekiciliğinde kablolar üretecek ve galiba buna hiç şaşırmayacağız.
Paylaş