Paylaş
Billboard’lardaki kadınlar da çocukluğunu henüz yeni atlatmış gibi görünüyor.
Moda dünyasında 30’una gelen model, emekli oluyor.
Orta yaşlı kadınlara ürün satan markalar bile genç model tercih ediyor. Arada sırada markalar sosyal sorumluluk projesi tadında yaşı ilerlemiş, vücudu değnek gibi olmayan kadınlar kullanıp “Normali bu aslında, biliyoruz” mesajı verseler de, yerleşik düzen pek değişmiyor. Değişecek de değil.
“Gençsen, aşırı zayıfsan ve güzelsen süpersin, değilsen başta yenilenlerdensin” mesajını işlemeye devam.
Neden? Sebebi basit ve kabak gibi ortada. Gençlik vurgusu, bir ürünün satılma garantisi. İlerleyen senelere rağmen her sene daha fazla gençleşebilecekleri hayali satılıyor kadınlara.
Bu, gerçekleşebilecek bir durum değil ama erişilemeyecek bir hayalin vurgulanması, sonsuz bir ticaret kaynağı oluşturuyor.
Gençlik hayali hiçbir zaman gerçekleşmeyecek, ancak bunu gerçekleşebilecekmiş gibi gösterirseniz, her zaman malınızı satabilirsiniz...
Doğanın işleyişi, yaşlanmanın doğallığı, geçen zaman ve etkilerinin normalliği kimseye para kazandırmaz. Bu nedenle zamanı durdurmaya, geri çevirmeye ve bizi buna özendirmeye çalışıyor dış dünya.
“Genç kalmalısın... Genç kalmalısın... Genç kalmalısın” diye durmadan tekrarlayan dış sese kulak veren kadınların durumu malum. Her geçen gün bir dolu kadını botoks-dolgu kulübüne kurban veriyoruz... Belli oluyor ama onlara güzel geliyor o ördek dudaklar, ifadesiz suratlar... Genç göründüklerini sanıyorlar ve bir süre sonra buna inanıyorlar.
20’li yaşların fiziksel görünümüne, gençliğine ve tazeliğine özendiğinizde, belli oluyor.
Malını satanların insanların psikolojisiyle oynadığı, anormali normal diye dayattığı, olmayacak bir hayali sattığı bir dünyaya küçük çocuklar gibi kanıyoruz, ne acayip değil mi?
Yaşlanmak güzel!
Yaşlanma korkusu anormali normal satan dünyanın yarattığı sanal bir his aslında. Seneler geçtikçe yaşlanacaksın elbette, bundan neden korkalım ki?
Fakat korkutuyorlar işte... Hayatımızın bir noktasında illa korkuyoruz. Sonra biraz kendimizi, hayatı, dünyayı tanımaya imkan bulursak geçiyor. Geçmeyen de var elbette.
Halbuki insan, hayatının hiçbir anında “yaşlanmak kötüdür” yanılgısına kapılmamalı... O yanılgıya kapıldığını ancak sonradan görebiliyorsun tabii.
20’li yaşların deneyimsizliğini ancak sonraki zamanlarda algılayabiliyorsun. Yaşadığın zaman göremiyorsun, düştüğün tuzakları, acemiliklerini, yanlış sebeplerle attığın yanlış adımları...
20’lerinde iken çocukluk, ergenlik buhranlarını atmış oluyorsun. Yepyeni bir hayata başlamış oluyorsun. Fakat biraz kafan karışık oluyor. “Ben kimim?” diye sorup duruyorsun kendine. “Ben şöyleyim, ben böyleyim” deyip duruyorsun ama yaşın getirdiği bilmişlikten... Bir 10 sene geçince, 30’larına gelince, 20’lerinde olduğunu düşündüğün insandan hayli uzakta olduğunu fark ediyorsun. “Ben böyleyim” deyip durduğun insan değilmişsin meğer.
Bazen kendini beğendirmek, bazen kendini ispatlamak için “mış gibi” davranmışsın, “Aman başkaları ne der” diye düşünerek hareket etmişsin...
Her nasıl 20’lerde, ergenlik ve çocukluğu geride bıraktığın için mutluysan, 30’larda da 20’leri geride bıraktığın için mutlu oluyorsun. Daha az kafan karışık. Kendini daha iyi tanıyorsun. Ayaklarını daha yere basar hissediyorsun. Başkalarına göre, başkalarının lafıyla yaşamayı çoktan bırakmışsın...
40’lara doğru daha da güzel. Yaş ilerliyor ama gözlerin daha da iyi görmeye başlıyor. Çevreni, dünyayı, evreni başka gözlerle, başka yerlerden bakarak, daha net algılamaya başlıyorsun.
Çocuk gibi meraklı olmaya başlıyorsun, öğrenmek, daha çok öğrenmek istiyorsun. Öte yandan da “Nasıl geçti bu kadar zaman da ben koca bir insan oldum” diyorsun. Bir türlü yaşını hissedemiyorsun.
İşte “Genç kalmak” böyle bir şey galiba. Yaşını hissedememek. “Daha çok yapacak iş var” demek, “üşengeçlik” denen duygunun ortadan kalkması... Merakın artması...
35 yaşımı bitiriyorum bugün ve tam olarak bunu hissediyorum.
Genç ruhla çok iş yapabiliyorsun... Kendine bakabiliyorsun. “Genç” halinden çok daha enerjik hissediyorsun.
Cahit Sıtkı Tarancı “Yaş 35, yolun yarısı” demiş ama...
Bugünkü koşullarda yolun ancak 3’te biri sayılır.
Ne dersiniz?
Paylaş