PaylaÅŸ
Bir şeyler için uğraş vermişsinizdir.
Ama yolunda gitmemiÅŸtir.
Ters tepmiÅŸtir.
Hayat tökezletmiştir.
Gücünüz tükenmiştir
Piliniz bitmiÅŸtir.
Ä°ÅŸte bu anlarda ne yapmak gerek?
Hayata kaldığınız yerden devam etmek için motive…
Ruhumuzu, kalbimizi, kendimizi şarj etmek…
Ya da;
Çok enerjiksinizdir
Hiper aktifsinizdir.
Bunları bedenden taşırmak lazım.
Ki içerde patlamalar yaşatmasın diye.
İyi de nasıl…
Kimi yürüyerek…
Kimi yüzerek…
Kimi koşarak…
Kimi coşarak…
Kimi kendini değiştirerek…
Kimi bildiklerini pekiştirerek…
Kimi dövüşerek…
Kimi sevişerek…
Kimi içerek…
Kimi resim yaparak…
Kimi gitar çalarak…
Kimi hız yaparak…
Tutkusuyla bulutlara uçarak…
Ama bu hızlar, bu uçuşlar…
Hayata mal olan…
Yine yine ah yine…
Hız, tutku, heyecan, adrenalin…
Aklımızı başımızdan alan…
Sonra da hayatımızı…
Bir anlık tutku…
Tutuyor nutku.
Bir saniye önce varsın, bir saniye sonra…
Ebediyen…
Haberi geldiğinde, inanmayarak…
Gözyaşlarını sel yaparak…
Geride sevenleri bırakarak…
Şaka bu diye haykırarak…
Ah beeeeeeeee Onuuuuuuuuuuuurrrrrrrrr…
Daha yapacak çok şeyin varken ne işin var motosikletle? Öncesindeki kullanmalarında da  hız yapmakla?
Konservatuvarda okumuşsun. Oyunlar yazmışsın, yazdığın iki oyun Bulgaristan’da kitap olmuş. Tiyatrolarda oynamışsın, dizilerde rol almışsın.
Daha yapacak çok şeyin varken, nereye…
Rol aldığı ‘Leyla’nın Evi’ oyunun bitiminde, tiyatrodan çıkıp, motosikletle evine dönerken…
Aramızdan ayrıldığı haberini aldığımda, ‘Şaka olmalı’ dedim.
Ama hayır, hayat kadar gerçekti.
Onur’u (Bayraktar) geçtiğimiz ay tiyatroda izlemiş, geçtiğimiz hafta da çektiği günbatımı fotoğraflarıyla ilgili konuşmuştuk. Çektiği günbatımı fotoğraflarını gördüğümde ‘Bana yapılır mı bu, heeeyyyytttttt’ dedim. Güldük.
Sadece bana değil şimdi onu sevenlere, hepimize yaptı yapacağını, ani gidişiyle.
Aaaaahhh beeee Onuuuuuuurrrr…
Vefatı, hayat gibi öyle bir tokat attı ki…
Arkadaşımızı kaybedişimize kahrolarak bizi kendimize getiren…
Nasıl?
Bir saat sonra ne olacağımız belli mi?
Ya da yarın uyanacağımız ne malum!
O yüzden dün itibariyle; aldığım nefesi daha bir anlayarak, hayatı sorgulamadan en basit ve en doğal haliyle yaşayarak, sevdiğim insanları daha çok arayarak, onlara sevgimi daha çok ifade etmeye başladım.
Ve yaşadığım her anın farkına varmaya…
Çünkü birkaç saat sonra ya da yarın ben de olmayabilirim.
Albert Camus’un dediği ‘Ölmeyecekmiş gibi çalış, öleceğini bile bile yine de çalış!’ cümlesini ben ‘Ölmeyecekmiş gibi yaşa, öleceğini bile bile her anın farkına vararak, yaşa!’ olarak…
Çünkü…
Onur’un, aramızdan ayrılmadan birkaç gün önce yazdığı gibi…
'Yarın uyanırız' diye bile söz verme. Gün gelir, kalkamaz halde uyanamaz bedenin!
                                                            ÂMELÄ°KE BÄ°RGÖLGE
PaylaÅŸ