Paylaş
Çünkü bazı olaylara birçok insanın verdiğinden başka tepki verir.
Ama farklı olmak için yapmaz bunu.
Yapısı öyledir.
Yapısı öyledir ama yapmacık değildir asla.
Doğal, samimi olmak onun için ilk sırada.
Ayrıca istemediği bir şeyi yaptıramazsınız ona.
E dolayısıyla bana da yansıtıp öğretti birçok şeyi.
Başka neleri mesela?
Sessiz sakindir hep.
Bir insan hiç mi sinirlenmez yahu?
Hani bazen ‘Sinirlerini aldırdı mı acaba’ diyorum.
Evet o kadar…
Sonra başka?
Bir şeyi kolay beğenmez. Beğeniyorsa o gerçekten en iyi iştir.
İnsanlar hakkında olumsuz düşünmez.
Hiç kimseyi yargılamaz.
Kimseyi yargılamaz ama beni eleştirir.
Hem de çok…
Önceleri üzülürdüm beni eleştirmesine, kızardım.
Ama şimdilerde biliyorum ki, bunu benim en iyiye ulaşmam için yapıyor.
Hatta bir süredir arayıp ‘Yazılarım ve röportajlarımla ilgili eleştir bakalım’ diyorum.
Bir olay hakkında kararsız ya da çaresiz kaldığımda, o konu hakkında düşüncesini sorarım; en soğukkanlı haliyle dinleyip en mantıklı çözüm önerilerini sunar ve seçimi bana bırakır.
Ondan neler öğrendim başka?
Gezmeyi, seyahat etmeyi...
Görülen yeni yerlerdeki farklı kültürlerin ve renkliliğin yanı sıra, oralara gitmeden önce araştırdığım - okuduğum kitaplar - atlaslardaki renkliliği de gözlerime nakşetmeyi…
Sadece atlaslardaki renkleri değil, hayattaki renkleri ve incelikleri de görmeyi…
Her yeni günde yeni bir şeyler öğrenmeyi…
Yaşam misyonum olan, cümlelerimle hayatı işlemeye çalıştığım yazılarımla bilgiyi örmeyi…
Ne olursa olsun yaşama sıkı sıkı bağlanmak ve umutla bakmak gerektiğini…
Bir iş ya da ilgilenmem gereken herhangi bir durum… Yapacağım her neyse o işi adam gibi, en iyi, en mükemmel, en profesyonel şekilde yapabilmeyi…
Zorluklarla karşılaşınca vazgeçmeyip, yeniden denemeyi…
Olaylar ve yaşadıklarım karşısında eğilip bükülmemeyi…
Acıtan olayların karşısında çok da kırılıp dökülmemeyi…
Çünkü bizi daha da büyüten bu yaşananların bir gün geçeceğini…
En zor şartlarda, en olumsuz durumlarda bile dimdik durmayı…
Saatlerimi sevgiye ve kendimi sürekli geliştirmeye kurmayı…
Birine ulaştığımda yerine yeni hedefler koymayı…
Bir şeyi yapacaksam şikayet etmeden yapmayı…
Daha çok okumayı…
Bulunduğum ortama uygun yaşayabilmeyi ama daha iyi ortamlarda bulunabilmek için de çabalayıp çalışmayı…
Elimden geldiği kadarıyla iyi ve kaliteli yaşamayı…
Sonucu iyi – kötü, ne olursa olsun kararlarımı kendim vermeyi…
Kendimi devamlı aşmayı…
Ne yaparlarsa yapsınlar her koşulda insanları sevmeyi…
Sevgi kadar çok önemli olan saygıyı…
Herkese saygı göstermeyi, kimsenin hakkını yememeyi ve hayatla ilgili birçok şeyi…
Dahası…
Sevgisini çok belli etmez ama en zor, en umutsuz anlarımda yanımda ve arkamdadır hep.
Her ama her konuda benimle arkadaşça, dostça konuşabilmesi…
Aldığım kararlarda beni desteklemesi…
Bana her konuda sonuna kadar güvenmesi…
Söyler misiniz, bana bu kadar çok şey öğreten adamı nasıl sevmem nasııııııllllll.
Saygım olduğu kadar sevgim de sonsuz ona.
Belki de bana sevgiyle aşıladığı tüm bu özelliklerden dolayı, hayatımda aşk yoldaşım, yol arkadaşım olacak kişinin ona benzemesini isteyişim.
Hani kızların evleneceği kişinin babasına benzemesini istemesi ya da babasına benzeyeni kendisine eş olarak seçmesi gibi…
Hayatı yaşamayı, insanları anlamayı, günü en iyi şekilde değerlendirebilmeyi bana öğretenlerin en başında gelen adamın, yılın en uzun gününde yani 21 Haziran’da doğması da boşuna değil sanırım.
Sevdiğim ilk adam…
İyi ki doğdun babacım!
Bir gölgen, kızın…
Paylaş