Paylaş
Diğer günlerden farkı olmayacak.
Her zamanki gibi uyanacağım.
Çok şık değil her zamanki gibi güzel bir şekilde giyineceğim.
İşlerime, yazıya, röportaja, okumaya vereceğim kendimi.
Arada nefes almak için, tenime değmesi için pencereyi açıp güneşe gülümseyeceğim.
Ha ama güneş yoksa ve hava soğuksa o zaman sıcak çikolatamı içeceğim.
Aydınlanacak yüzüm ve ısınacak içim.
Ve yüzüme yaka çiçeği olacak gülümseyişim.
Sonra…
Gün devam edecek; yazılarla, okumalarla, araştırmalarla, verilen molalarla…
Telefon açıp, özel cümleler söylemeyeceğim.
Cümlelerimi süslü kelimelerle belemeyeceğim.
O gün saçlarımı rüzgarla savurmayacağım.
Saatimi inceliklere kurmayacağım.
Hoş sürprizler de yapmayacağım.
Akşam olacak.
En şık, en göz alıcı, en tutkulu, en kırmızı kıyafetimi giymeyeceğim.
En özel parfümümden ‘Fıs fıs’ da yapmayacağım.
Mumlar yakmayacağım, kalbimin ışığı gözlerimden yansıyarak ortamı aydınlatacak.
Fonda klasik müzik de olmayacak.
En şık restaurantta yer ayırtmayacağım.
En özel yemeği de ısmarlamayacağım.
Peki aç mı kalacağım?
Hayır!
Kendim uğraşarak, zaman ayırarak, yeni bir lezzet yaratarak yemeğimi yapacağım.
Yapacağım o yemek ki, sadece karnımı değil ruhumu da doyuracak.
O gün, keyfime göre rakı ya da şarap da açmayacağım.
E dolayısıyla kadeh de kaldırmayacağım.
Radyoyu açıp sıradaki şarkıyı tutmayacağım.
Şarkı yerine, rüzgarın, kalbimin köşesinden kaldırarak hoş tınıları andıran fısıltısı, armoni olarak yankılanacak kulağımda.
Gülümsememin en masumu, daha da kırmızılaştırarak gelip konacak dudağıma.
Şiir dizelerinin arasında kaybolmayacağım kendimden geçercesine.
Ha kırmızı gülü unutmadım.
Gül koklamayacağım, tutkuyla içime çekercesine.
Ama dikenini batıracağım gülü alıp elime.
Kanım aksın ki… Kayahan’ın bir şarkıda dediği gibi…
O gün, sevgiliyle ‘Seni Seviyorum’ diye fısıldamayacağım.
Kulağından ısırmayacağım.
Dokunmayacağım.
Dokundurtmayacağım.
Sevmeyeceğim.
Sevişmeyeceğim.
Ben deli miyim?
İnsan değil miyim?
Bende duygu yok mu, kalp yok mu, ruh yok mu?
Var var.
Hem de âlâsı…
En tutkulusu…
En coşkulusu…
Akan nehirler gibi…
Gizli sihirler gibi…
Koşan çocuklar gibi…
Uçan martılar gibi…
Ölümsüz şarkılar gibi…
Yağan yağmurlar gibi…
Esen rüzgârlar gibi…
Soruyorsunuzdur şimdi ‘E, o halde ne bu halin, yukarıdaki dediklerin?’ diye…
Haklısınız.
Diyorum.
Ve yukarıdaki dediklerimin hepsini yapacağım.
En azından o gün…
Çünkü yukarıdaki saydıklarımın hepsinin tersini yılın 364 gün yapıyorum zaten!
Bir günlüğüne…
14 Şubat’ta…
‘AŞK’lık grevindeyim!
Paylaş