Paylaş
O yaralar kabuk bağlar, iyileşme sürecinde yaraların çevresi tatlı tatlı kaşınır. Sonra kabuklar düşer ve yaralar iyileşir.
Taa ki bir sonraki düşüşümüze ve tekrar yaralanana kadar…
Canımız acıdığından, bocuk boncuk gözyaşlarımız yanaklarımızdan akarken, annemizin yanına koşar, ona sığınırdık.
Çocukken dokunulmazdı ağlamak.
Akan gözyaşları, acısını yakarken hüzünle sulardı yaraları.
Büyüyünce yaraların şekli değişti.
Bu kez kolumuzda, dizimizde, dirseğimizde değil, görünmeyen yerimizde, kalbimizde, ruhumuzda kanamaya başladı bu yaralar.
O yaralar kanadı, çok acıttı, ağlattı, kabuk bağladı.
Bazılarımız düşmek üzere olan yara kabuklarını tekrar kaldırır ki, kanatarak, o yarayı imzalayanı tekrar hatırlamak için!
O anlarda sadece kendini yaralayanı değil, yaşadığı incinmişlik ve kırgınlıklarla var oluşunu, bedenini, kalbini, ruhunu hatırlıyor.
Bunların paralelinde acıyı ve arzuyu da…
Tam da bunları düşünürken…
Zamanlama da bu kadar olur, sanatsal yaklaşımla.
Yaramı deşiyor.
Kanatarak…
Ağlatarak…
Çektiğim acıyı tekrar ruhuma nakşederek…
Beni kalbime ve içime döndürerek…
Acı çeken figürlerin neden içine baktığını, özüne döndüğünü daha iyi anlıyorum, gördüğüm eserlerde.
Sadece insanlar değil hayvanlar bile, acı çekerken başları önde ve içlerine…
Beni acıyla buluşturan Berlinde De Bruyckere oluyor.
YARA’yla!
***
BEDEN PARÇACIKLARI DEĞİL AĞAÇ DALLARI!
Belçikalı sanatçının, bedenin ve var oluşun kırılganlığını açığa çıkararak ‘Acı’ ve ‘Arzu’ kavramlarına gönderme yapan heykeller ve desenler ürettiği sergiye; ilk adımınızı attığınızda, camekân bir vitrinin içine yerleştirilmiş heykeller, renk, doku ve biçimleriyle bir yandan beden parçalarını, öte yandan ağaç dallarını andırıyor. Camekânın içindeki etsi ağaç dalları, sergideki diğer işlerle beraber düşünüldüğünde; insan, hayvan ve bitki yaşamının ayrımsız ve eşit bir biçimde bir arada var olduğunu ve iç içe geçtiğini anımsatıyor.
Serginin önemli bir boyutu da, Fransız dansçı ve koreograf Vincent Dunoyer'nin sergi boyunca gerçekleştireceği performanslar.
Bedenin devinimi ve ifade diliyle yakından ilgilenen De Bruyckere, daha önce de dansçılarla model olarak beraber çalışmış ve bedenlerinin kalıplarını aldığı dansçıyı, sergi mekânındaki canlı ve hareket halindeki bedeni aracılığıyla yapıtının parçası olmaya davet ediyor.
Masa üzerindeki, tekrarlanan hareketler üzerine kurulu performansıyla yaşayan bedeni mekanik ve otomatik bir bedene dönüşen Dunoyer, aynı anda hem özne hem de nesne haline geliyor ve kendi sanatsal jestini kurarken, heykelin hareketsizliğiyle kendi bedeninin hareketi arasında yoğun bir diyalog başlatıyor.
YARA BİR BELLEKTİR. GEÇMİŞTE OLANLARIN ŞİMDİKİ ZAMANDAKİ GÖRÜLÜR İZİDİR!
Berlinde De Bruyckere’den, I. Dünya Savaşı sonunda bir çalışma yapması istenir. Savaş sonrası çekilen fotoğraflar da verilir. Fotoğraflarda askerlerle birlikte atların da fotoğraflarını da görür. Görüntülerden çok etkilenen sanatçı, o tarihten sonra atlarla ilgi çalışmalar da yapmaya başlar.
Bir veterinerdeki at ölülerini görüp inceler. Atların veterinerde yakılıyor olmasına karşı duruş olarak onları sanat eserlerine dönüştürür.
Heykellerinin üretiminde çoğunlukla balmumu, ahşap, bez, at derisi ve saç gibi malzemeleri kullanan sanatçı için yara bir bellektir. Geçmişte olanların şimdiki zamandaki görülür izidir!
‘Sanat için alan’ sloganıyla çizgisini sürdüren Arter’de yer alan sergi, sanatseverleri bekliyor.
De Bruyckere'nin sergi için ürettiği yeni işlerin diğer ikisi, yerel tarihi dokuyla etkileşim içinde sunma arzusu doğrultusunda Arter'e ilave bir sergi alanı olarak seçilen mekânda Çukurcuma Hamamı'nda da gösteriliyor. Aynı zamanda bedenin temizlendiği bir anlamda deri değiştirdiği bir yer olarak, sergideki işlerin imada bulunduğu temalarla yakından ilintili.
26 Ağustos 2012’ye kadar görebileceğiniz sergiye gidip, Berlinde De Bruyckere’nin eserlerini gördükten sonra çıkışta yol boyunca içinize ve kalbinizdeki yaralarla yüzleşme zamanı.
Gücünüz var mı yüzleşmeye?
Kanasa da…
Kanatsa da…
Ağlatsa da…
Acıtsa da…
Mesele yara.
Belleğinizdeki geçmiş zamanların şimdiki zamandaki görülen izleri.
Yani kabuğunu kaldırdığınızda, kalbinizdeki gözünüz, ruhunuzdaki özünüz.
Kalp gözünüz…
Ağlıyor mu?
Acıyor mu?
Kanıyor mu?
Tatlı tatlı kaşınıyor mu?
Yoksa zamanla aşınıyor mu?
***
Arter: İstiklal cad. No:211 Beyoğlu - İSTANBUL
YARA - BERLİNDE DE BRUYCKERE / FOTO GALERİ
Paylaş