Bir pranga ki

İnsanları anlamak… Zor, gerçekten zor!

Haberin Devamı

Her ÅŸeyi onlar biliyorlar.

 

Komut veriyorlar, dayatmalarda bulunuyorlar.

 

Büyük hırslarla yaşıyorlar.

 

Başarılarınızı, yaşadıklarınızı çekemiyorlar.

 

Yüzünüze gülüp arkanızdan konuşuyorlar.

 

Hatta yetmiyor, kuyunuzu kazıyorlar.

 

Huzur bozuyorlar.

 

Bunların yanı sıra kendileri için yaşamak yerine başkaları için…

 

Haberin Devamı

Başkaları için yaşamanın, insanların bilinçaltlarına verdiği cezası olsa gerek ‘Başkaları ne der?’ prangası!

 

Bu düşünceyle yaşamını zehir ederek kendi hayatını yaşamamak, yaşayamamak!

 

Başkaları ne der?

 

Birçok kişi, hayatını ıskalayan hatta zehir eden bu girdapta kaybolduğu için, yukarıdaki saydıklarımı karakterlerine giydirip, doğrunun ya da normalin bu olduğunu sanıyorlar.

 

Kendi hayatını yaşamak yerine yaşamını ve de çevresindekilerin hayatını zorlaştıranları gördükçe…

 

Oysa yapılması gereken çok basit.

 

‘Başkaları ne derse desin, hayat benim hayatım’ demek kadar kolay, kendiniz için yaşamak.

 

İnanın kolay.

 

İçinizden geldiği gibi yaşamak.

 

İçiniz dışınız bir ve kendiniz gibi davranarak…

 

Evet, bu, yazımın girişindeki saydığım davranışları gösteren insanlar için, öyle hemen ‘sadeleşelim, güzelleşelim’ demekle olmuyor, gerçekten ruhen hazır olmak gerekiyor.

Haberin Devamı

 

Ama ruhunuzu ve kalbinizi buna şimdi hazırlamazsanız, başkaları sadece bir şey demekle kalmaz, sizi ve hayatınızı da ele geçirirler!

 

***

 

Bugüne kadar… Ve bugünden sonra da…

 

Samimiyetten, doğallıktan yanayım hep.

 

Çıkar ilişkileriyle, güç gösterileriyle hiç ilgilenmedim.

 

Kimin parası var, kimin yok bilmedim.

 

Ä°ncindim, incitildim.

 

Bana ne yaparlarsa yapsınlar insanları hep sevdim.

 

Kim Türk, kim Kürt hiç merak etmedim.

 

Hayatımda zorlamalar yaşamadım.

 

Kimseyi takmadım.

 

Kimsenin karşısında eğilip bükülmedim.

 

İçimden ne geliyorsa onları söyledim.

 

Küçük mutluluklarla yetindim.

 

Kötü ve olumsuz olan her şeyi öğüttum.

 

Hedefler büyüttüm.

 

Hayaller kurdum.

Haberin Devamı

 

Elimdekileri ve heyecanlarımı hep paylaştım.

 

Cümlelerimle insanların ruhlarına ulaşmaya çalıştım.

 

Bendeki beni belki de bu şekilde aştım.

 

Çok kitap okudum, sevgimi insanların kalplerine dokudum.

 

Hayatın özüne bu şekilde yani yaşayarak, yazarak ve incelikle dokundum.

 

Hiçbir zaman çok param olmadı ama gönlüm ve sevgim sayesinde çok zengindi ruhum.

 

Şarkılara eşlik ettim, hüzünlü olanlarına da zaman zaman buruk bir tebessümle... Ama hep şarkılar söyledim.

 

Döne döne danslar da ettim hoş melodiler ve kalbimden gelen notalar eşliğinde.

 

Yüreğimin götürdüğü yollarda yürüdüm.

 

İçimden gelen sesti, kararımı ve adımı taşıyan mühürüm.

 

Aşık oldum, çok çok sevdim.

Haberin Devamı

 

Dikenlerini batırsa da, sevda uğruna ne güller derdim.

 

An geldi, kelebekler gibi uçtum.

 

Gün geldi düştüğüm kucaktı uçurum.

 

Yağmurlarda ıslandığım da oldu, rüzgarlarla savrulduğum da...

 

Yıldızları elimle tuttuğum da oldu, gökyüzünde bulutları geçercesine uçtuğum da…

 

Sevginin, güzelliklerin gölgesinde serinlediğim de oldu, ateşlerde yanıp kavrulduğum da…

 

Gözyaşlarımın nehirlere, denizlere karıştığı anlar olmadı mı?

 

Oldu ama hayatı öğreten bu gözyaşlarımın yerine sevinç yaşları da aktı yanaklarımdan.

 

Haylaz hüzün yağmurlarının yağdığı da oldu, şemsiyesiz kaldığım mutluluk yağmurları da…

 

Pahalı hediyeler değil, bana yapılan inceliklerdi değerini ortaya koyan ve beni sevinçten ağlatan.

Haberin Devamı

 

İçten ve samimi bir sevgiydi duygularımı çağlatan.

 

Bir dost eli uzandığındaydı, beni hayatla kucaklaştıran, yalnızlığı, hüzünleri uzaklaştıran.

 

Güneşin doğuşunu, gün batımını ya da gözümü alan bir manzarayı izlerken içimdeki o tarifsiz duyguları sorsanız bir de. Neler neler…

 

Sadece acısıyla tatlısıyla her şeyi yaşadığım hayatta değil, kelimeleri, bir nakış inceliğinde işleyerek yazdığım yazılarımda da; duygularımın coşması, gerçeklerin, yaşamın, aşkın, tutkunun, güzelliklerin kalbimden, ruhumdan fışkırmasının nedeni ne olabilir?

 

İçimin dışımın bir olması, içimden geçenleri saklamak yerine tüm şeffaflığıyla paylaşıp, hayatı içimden gelerek, istediğim doğrultuda, kendi doğrularımla yaşamak!

 

Kendim olarak!

 

İşte bütün mesele bu; içinizden geldiği gibi davranarak kendiniz için yaşamak ya da başka hayatlara esir olmak…

 

Ya siz?

 

Sahi başkaları ne der?  

 

                                                ÂMELÄ°KE BÄ°RGÖLGE

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları