Nasıl desem, nasıl anlatsam…Anlatılmıyor..." />Nasıl desem, nasıl anlatsam…Anlatılmıyor..." />
Paylaş
Onda öyle bir giz var ki…
Nasıl desem, nasıl anlatsam…
Anlatılmıyor işte.
Anlatılmıyor ama yaşanıyor.
Ama şu da var ki…
Onu göze alan, bir cesaretle ona giden yaşıyor bu sihri ancak.
Sonra da kopamıyor.
Ne yapıyor, ne ediyor bilemiyoruz ama kendine öyle bir bağlıyor ki…
Gören, seven, yaşayan bir daha ayrılamıyor ondan.
Vazgeçemiyor.
Sizi üzse de, kırsa da, ağlatsa da, yıpratsa da kopamıyorsunuz.
Dedim ya başka bir şey var onda.
Sır dolu bir kadın gibi…
Bakıyorsunuz, gözünüzü alamıyorsunuz.
Yaşıyorsunuz, mest oluyorsunuz.
Başkasına gitseniz nefes alamıyorsunuz.
Her köşesinde, her bir hücresinde, her bir ayrıntısında başka bir şey var dile gelmeyen.
Aşk bile az gelir onu anlatmaya.
Dedim ya anlatılmaz, çözülmez bir sihir.
Sanki içiriyor bize iksir…
Ki…
Bu sihir sadece bizleri değil, binlerce yıl ona tanık olan insanları, milletleri, kavimleri, uygarlıkları etkilemiş ki efsane olmuş.
8000 yıllık efsane.
Hem de ne efsane.
Yaşayan, çok olaya tanık olsa da yıkılmayan…
Binlerce yıl daha yaşayacak olan…
İstanbul!
İşte binlerce yıl öncesinden günümüze uzanan bu eşsiz şehrin bugünlere gelişi, bizlere sunuluyor ince bir sanat ve titizlikle.
Bu görkemli efsaneyi ağırlayan da Sakıp Sabancı Müzesi.
Eserleriyle, belgeleriyle…
Bakarken, bilgilenirken o dönemleri yaşıyorsunuz adeta.
Bir efsane; didaktik bir şekilde bu kadar ince bir çalışmayla anlatılıp, sergilenebilirdi ancak.
4 Eylül 2010 tarihine kadar siz İstanbul severleri ve sanatseverleri bekleyen, imparatorluk başkentinin Avrupa tarihiyle özdeşleşen geçmişinin parlak ve çalkantılı evrelerinin yansıtıldığı sergi, İstanbul’un, 8000 yıllık eşsiz tarihini, 500’ü aşkın eserle gözler önüne seriyor.
Sergi, Bizantion’dan Nea Roma’ya, Constantinopolis’ten İstanbul’a; Bizans ve Osmanlı İmparatorluklarına başkentlik yapmış kentin görkemli tarihine ışık tutarken; ticaret, hediye ve 4. Haçlı Seferi’nde olduğu gibi yağma yoluyla çeşitli ülkelere dağılmış hazineleri bir araya getirmiş.
O eserler ki… İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, Vatikan, Macaristan, Yunanistan, Avusturya, Belçika, Hollanda, İrlanda, Katar, Portekiz ve Rusya’daki önde gelen kurumlardan seçilen eserlerin yer aldığı sergide ayrıca Türkiye’deki devlet müzeleri ile özel müze ve koleksiyonlardan seçilen eserler de yer alıyor.
Sergide beni etkileyen bir hoşluk da; imparatorluk başkenti olan İstanbul’un devraldığı çeşitli din ve inanç miraslarının tanıtıldığı ayin şeklindeki ritüel sürpriz.
Bir Roma garnizonu iken, Doğu ve Batı Roma’nın ayrılmasından sonra giderek başkente dönüşmesi, Bizans İmparatorluğu’nun gelişme, duraklama ve çöküş evrelerinden sonra 1453 yılında Osmanlılar tarafından fethedilmesiyle yeni bir doğuşunun anlatıldığı İstanbul’un bugünlere gelişini öğrenmek isteyenler, yolunu mutlaka Sakıp Sabancı Müzesi’ne…
Bizi nasıl böyle kendine bağladığını anlayacağınız, değerini daha iyi anlamanız, onu daha bir aşkla yaşamanız için sizi çağırıyor.
Kim mi?
8000 yıllık efsane İstanbul!
Paylaş