PaylaÅŸ
Ali, Ayşe, Mehmet, Can, Serdar…
DoÄŸduÄŸunuzda anne-babanızın koyduÄŸu, arkadaÅŸlarınızın, çevrenizdekilerin bildiÄŸi adınız deÄŸil sorduÄŸum.Â
Diğer adınız…
Nasıl yani?
Sizin bir adınız daha var desem…
Evet herkesin bildiğinden başka bir adınız daha var sizin!
Ne mi o?
Başarı adınız!
Evet yanlış duymadınız.
Başarınıza göre bir adınız daha…
Ben demiyorum.
Eski dönemlerde süren bir gelenek söylüyor bunu.
Orta Asya Türk topluluklarındaki inanışa göre başarılı olmayan çocukların adı yokmuş!
Buyurun buna ne diyeceksiniz?
Eski Türk töresine göre çocuğa doğar doğmaz isim konmaz, gerçekleştirdiği ilk büyük başarısına göre bir ad verilirmiş!
Hatta Dede Korkut Hikayeleri’ndeki yazıya göre; bir çocuk azgın boğayla cesurca mücadele ederek yenmiş. Bu başarısından sonra çocuğun adı ‘Boğaç Han’ olmuş!
Peki ya kayda değer bir başarı gerçekleştiremeyen çocuklar?
Yazık değil mi onlara?
Hayvanların bile isimleri varken…
Ä°nsan isimsiz olur mu?
Olmaz tabii.
Ama eski dönemlerde olmuş işte.
Tarihçilere göre; çocuk doğduktan sonra ilk on dört yıl beklenir ve bu sürede isimsiz yaşarmış!
Bir tür anonim insan hayatı yani.
O on dört yılda çocuk, yine bir şey başaramazsa, süre sonunda obaya gelen ilk yabancının adı o çocuğa verilirmiş.
İşin ilginci…
İlk görülen yabancı, insan olabildiği gibi hayvan olsa da…
Geyik ise geyik adı verilirmiÅŸ, tilki ise tilki adı!Â
Hadi bakalım, buyurun…
Bu uygulama Eski Türk’lerin başarıya ne kadar değer verdiklerini göstermiyor mu sizce?
Şaşırdınız siz de değil mi?
Şaşırtıcı olmasının yanı sıra konunun bir de şu yönü aklıma takıldı.
Bu gelenek günümüzde devam ediyor olsaydı anne babalarımız, tanıdıklarımız bizi nasıl çağırırdı diye düşünmeden edemedim.
Çocuk ilk büyük başarısını kazanana kadar şöyle seslenirlerdi galiba:
‘Annesinin bir tanesi, ufaklık, babasının yakışıklı oğlu, küçük sıpa…’
Çocuk gözlüklüyse ‘dört göz’, biraz şişmansa ‘Topalak’, her şeye ağlıyorsa ‘sulu göz’, vs…
Bu isim listesini uzatmak mümkün tabii.
***
Eski dönemlerdeki başarıya verilen değere bakın, bir de günümüzdekine…
Şimdilerde yetenekler doğrultusunda kazanılan başarıların kıymeti anlaşılmıyor maalesef toplumumuzda.
Bunun yerine bazı sektörler, çalışanlarını, yetenekten, çalışma performansından çok güzellik ve tanıdık derecesine göre konumlandırıyorlar.
Bunun sonucunda ne oluyor?
E haliyle başarı denen olgu da rafa kalkıyor.
Başarının rafa kalkmasıyla kalsa iyi ama…
Ofislerinde zoraki iş yapanlarla, işine istemeye istemeye giden insanlarla karşılaşıyoruz.
Toplumumuzun bazı kesimlerinde karşılaştığımız, gözardı edilen başarı ise üzücü.
Üzücü olduğu kadar düşündürücü de…
Ama günümüzde Eski Türk’lerdeki bu başarıya göre isim geleneği devam ediyor olsaydı adınız ne olurdu?
Yazıyı okurken bunu merak ettiniz mi?
Düşündünüz mü?
İnsanlar, ilk büyük başarınızın ardından sizi nasıl, hangi isimle çağırırlardı?
Ben hemen düşündüm, bu şaşırtıcı bilgiyi edindiğimde.
‘Söz’ veya ‘Yazı’ olurdu adım ya da buna benzer bir şey derken…
Mesleğimde başarılı mıyım bilmiyorum ama adımı tersinden heceledim veee…
Melike – Kelime
Yaşam misyonum adımda gizliymiş meğer!
Ya sizin adınız…
                                                   ÂMELÄ°KE BÄ°RGÖLGE
Â
Â
Â
Â
PaylaÅŸ