Şimdi sevgili okur, bir konuyu açıklığa kavuşturalım. Bazı “meslektaşlar” yüzünden bu işin adı çıktı.
Biri bir yer öneriyor, bir şey tavsiye ediyorsa, ben dahil herkes acaba bu yazara ne hediye edildi de bunu yazdı diye düşünüyoruz, değil mi? Şimdi sana şunu söyleyeyim, ben hiçbir zaman bana bir şey verildi, bedava bir şey sunuldu falan diye yazı yazmam. Çünkü bunu kabul etmem. Bu köşe benim için üç-beş kuruşa kiraya veremeyeceğim kadar kıymetli. Benim kendime ve sana olan saygım spa karşılığı yazı yazmama engel. Şimdi, bu noktayı açıklığa kavuşturduğumuza göre: Benim Uzakdoğu savaş sanatlarına büyük ilgim var. Oğlumun bu sanatlardan herhangi biriyle ilgilenmesini de çok istiyorum. Atahan iki senedir, 4. dan kara kuşak Tuncer Karataş eğitmenliğinde aikido yapıyordu zaten. Fakat aikido fazla sistematik geldiği için sıkılıp bırakınca ben yıkıldım. Çünkü her yere çocuk götüremezsin, herkese emanet edemezsin. Şükürler olsun ki, Tuncer Hoca’nın dojo’sunda Türkiye’ye enshin karate olayını getiren (havalı yazıcam bak) Sensei Bülent Büyük ders vermeye başladı. Şimdi “Enshin Karate” ne, diyeceksiniz. Şöyle söyliyeyim; süper bir şey! Atahan’ı yazdırdım (parasını ödeyerek), derslerini seyrettim ve olay beni acayip sardı. Bunun üzerine denemek için ben de yetişkin derslerine girdim. Ben: Hocam şimdi ayağa hareket var mı? Ben ayağı ellemek konusunda sıkıntı yaşayabilirim. Bülent Hoca: Ayağınızla süngere hareket yapmak konusunda ne hissediyorsunuz? Ben: Şimdi bana zen falan yapmayın, direkt olaya girelim hocam. Ben nereye vurucam bana onu söyleyin. Bülent Hoca: Önce ısınıcaz Mehtap Hanım. Ben: Koşcaz mı? Koşarsam terlerim, bu sefer saçım bozulacak. Bir süre sonra; Bülent Hoca: Sırayla yan tekme, düz tekme, hadi bakalım. Ben: Ahhh! Bülent Hoca: N’oldu? Ben: Ay lensim kaydı galiba, bi saniye. Bir süre sonra; Bülent Hoca: Buraya tekme, hadi. Ben: Hocam ben yoruldum, şöyle kenara çekilip onurlu bir şekilde bakarak dinlensem? Samuray hesabı, ehehe. Bir süre sonra; Ben: Hocam, bu beyaz kostümlerin altına çıplak ayaklayız ya... Bülent Hoca: Evet? Ben: Kırmızı oje acayip iyi duruyo ha, çok estetik oldu. Yalnız bu beyaz karate kostümü şişman mı gösteriyo ne? Bir süre sonra; Ben: Hocam, şimdi iki arkadaş gelsin bana doğru bakalım ne yapabilicem. Bülent Hoca: Ne gibi? Ben: Hocam bak ben havaya giriyorum şimdi, tamam mı? İki arkadaş saldırsın bana, bakalım ne öğrenmişim. Ay nov jinjitsu, ehehe. Bülent Hoca: Mehtap Hanım, hasta ettiniz beni, gerçekten. Ben: Peki, ağaç keselim o halde, şu ufaklardan. Bülent Hoca: Bonzai? Tahmin edebileceğiniz gibi Bülent Hoca beni dersten çıkardı, ama yan sınıfta aikido dersi vardı. Ben de hazır kostümlüyüm, izin isteyip o sınıfa girdim. Ben: Tuncer Bey, bişi diycem ya. Sizin kıyafetler böyle havalı falan böyle siyah etekliklerle de bu “enşın karate” olayı daha heyecanlı sanki. Tuncer Hoca: Hangi eteklikler Mehtap Hanım? Ben: Üstünüzdeki. Tuncer Hoca: Mehtap Hanım onun adı hakama. Ben: Peki o halde. Ben hakama giyip “enşın” olayına girebiliyor muyum? Tuncer Hoca: ... Son Söz: Atahan dört aylık bir aranın ardından yeniden dojo çalışmalarına başladı. Ben herkesin, ama özellikle çocukların, kendilerini korumayı öğrenmesi taraftarıyım. Çocuk kayıplarındaki ve tacizlerindeki artış rakamlarını gördükçe, kız ya da erkek fark etmez, kendini savunmayı öğrenmenin ne kadar mühim olduğunu düşünüyorum. Ha şu var; 7-8 yaşlarındaki bir çocuk, 40 yaşında bir çocuk tecavüzcüsüne karşı kendini karate veya aikido yaparak ne kadar koruyabilir? Bilmiyorum! Bildiğim bir şey var, Uzakdoğu savaş sanatlarının arkasındaki felsefe, disiplin ve özlük becerilerini alabildiği müddetçe belki daha az panikleyeceğinden, korkudan sesi kısılacağına en azından yardım çağırmak için bağırabilecek kadar kendini toparlayabilir. Ha, bu arada doğru yere, doğru şekilde atacağı tekmeyi bilmek de polis gelene kadar hayli iş görür sanki. Önemli olan çocuğu bu işi gerçekten severek yapan uzman eğitimcilere emanet etmek. Zanhin Dojo’yu gönlüm rahat tavsiye ediyorum. Ders ücreti aylık 150 lira. Telefonları, (212) 605 10 26, (535) 357 80 61.