Viranşehir, Şanlıurfa ile Mardin’in tam ortasında, Güneydoğu’nun Kapadokyası’dır.
Uzakta kaldığı için göze pek batmaz. Halbuki burası çok ilginç görüntüler sunar. Burada eski ile yeni, geçmiş ile bugün, blucin gençlerle şalvarlı, poşulu insanlar yan yana yaşar. Gerçek bir hazine olan Viranşehir’i, bu hafta Atlas yazarı Faik Bulut anlatacak.
Viranşehir, bir muammadır; ziyaretçisini her an hayretler içinde bırakır, şaşırtır. Genel görünüşü itibariyle son derece sıradandır; hatta adı gibi virane bile denilebilir. Ama derinliklerine nüfuz ettikçe, sakladıklarını, barındırdıklarını keşfettikçe yanılgılar bir bir ortadan kalkar. Viranşehir’in sakladığı hazine -viran da olsa gerçek bir hazinedir- tüm zenginliğiyle ışıldamaya başlar.
Bu diyarı kimse paylaşamamıştır. Bir devlet gitmiş, onu bir başkası izlemiştir. Bu topraklarda sırasıyla Sümer, Hitit, Asur, Hurri, Mittani, Arami (Süryani), Med, Pers, Makedon, Roma, Sasani, Bizans, İslam, Emevi / Mervani, Selçuklu, Artuklu, Eyyübi, Moğol ve Osmanlı gibi devlet veya beylikler hüküm sürmüştür. Her nedense her istilada acımasızca tahrip edilen bu tarihi belde, Moğol (1258) ve Timur (1401) zamanında ise adeta yerle yeksan olmuştur. Rivayet odur ki, Timur, "Taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmayacağım" buyruğunu burada verip şehri viraneye çevirtmiştir.
YUNANCA KİTABELER
Her dönemde ayrı bir isim almıştır Viranşehir: Tila-Tela-Tella (Sumer, Hitit ve Asur), Antonionpolis (Roma), Costantina (Bizans), Tell Mevzelaht,/Tell Mevzen/Tel Muzin (İslam), Örenşehir (Türkmen). İlçe, 1924’te "Viranşehir" adıyla kayıtlanmıştır. Gönüllü araştırmacı fırıncı Hasan İdikurt, şehrin yerel dilde iki ismini daha olduğunu öne sürer: Gebdel Ğeder (Yeşil Sazlık) ve Medinet-ül Hadra (Yeşil Şehir).
Verimli kırmızı toprağın merkezi Viranşehir, Konya’dan sonra Türkiye’nin ikinci tahıl ambarı sayılır. Belediye, ülkenin en büyük tahıl pazarını inşaya hazırlanıyor şu sıralarda. Pamuk ekiminin yanı sıra son yıllarda arıcılık da gelişiyor. Ama tarım ve hayvancılığın eski bereketi yok artık.
Viranşehir bir höyükler yatağı, tarihi tepelikler beşiğidir. Arkeolojik açıdan Mardin Eşiği diye bilinen bölgenin bilinmeyen kültür dokusu ile bölgesel ve bölgelerarası ilişkileri keşfedilmeyi bekler durur. Zergan Çayı’ında 12, Cırcıp Vadileri ve çevresinde 32 eski yerleşim birimi tespit edilmiştir. Çoğu henüz açılmamış, kimisi tahrip olmuştur.
İlçe merkezinde boyalı birkaç yüksek binanın dışında, evler birbirine benzer; tek katlı dükkanlar, içtimadaki askerler gibi tek sıralıdır. Modern tarıma dayalı çırçır atölyelerinin yanında, bazen kentin en modern yapısı Belediye Kültür Merkezi’nin gölgesinde çadırlar kurulur. Hamidiye Alayları Kışlası, eski belediye binası, camiler ve yaklaşık 30’u kullanılır durumdaki ve bir kısmı yıkıntı halindeki geleneksel Viranşehir evlerinin genel özelliği; bazalt veya kalkerli yontma taştan yapılmalarıdır. Burada mimariyi güneş yönlendirir. Kürt Milli Aşireti reisi ve Hamidiye alayları komutanlarından İbrahim Paşa’nın adıyla anılan konak, onarılıp kullanılır hale getirilmiştir. Duvar, pencere ve bordürlerindeki taş yontma tekniği (su içen iki ejder gibi) son derece göz alıcıdır.
Hasan İdikurt, ilçenin yeraltındaki tarihini de iyi bilir. Her evin altında gizli bir tarih, saklı bir şehir vardır. Viranşehir Surları da yörenin saklı zenginliklerinden biridir. Güneyde 24, kuzeyde 23 burçla çevrili Roma döneminden kalma surlar bazalttan yapılmıştır. Diyarbakır’dakinden sonra en uzun bu surlar, şimdi ortaya çıkarılmayı bekliyor. Roma dönemine ait mabet-mahzen karışımı yapı, üstündeki gecekonduyu meşhur etmiştir.
Her evin duvar ve kapı başlarında, Yunanca yazılı birçok kitabe vardır. İlçe merkezinde, Dikmeler adıyla ünlenmiş martyrion (aziz ve şehit mezarlarını kapsayan kilise) İS 4. yüzyılda inşa edilmiştir. Oktogonal (sekizgen) planlı kutsal yapının kubbesi, sekiz adet paye üzerine örülmüştür. İngiliz araştırmacı Gertrude Bell’in 1905 tarihli fotoğrafında, ayakta kalmış birkaç sütun görülür. Bugün ise tek sütun kalmıştır. Bu tarihi mekanın, Süryani inancının kurucu metropoliti Mar Yakub’un (622’de Viranşehir’e naaşı getirtildi) gömüldüğü Fisilta Manastırı olma ihtimali de vardır. Tapınağın kalıntıları arasında zengin mozaik süslemeler göze çarpar.
KAYA MEZARLARI
Şehir dışında Cevri (Gürpınar), Heftemal (Yolbilen), Cinaz (Alakonak), Hanefiş (Akkese), İliye (Yüceler) kaya mezarlarıyla mağaraları özellikle görülmesi gereken yerlerin başında gelir. Tümünün ortak özelliği, erken Hıristiyan dönemde birer sığınma ve ibadethane gibi kullanılmış olmasıdır. Kalkerli kayalar oyulmuş; üzerlerine haç benzeri simgeler nakşedilmiştir. Süryanice kitabeler kazılmıştır. Bazen, keşişlerin çile çektikleri mekanlar olarak kullanılmıştır. Kimi yeraltında, iç içe geçmiş yuvarlak bölmeler, kimi de yerden beş-altı metre yükseklikte kartal yuvaları halinde yapılmıştır. Güneydoğu’nun Kapadokyası denilebilir buraya!
Terzi köyüne yakın Kızlar Sarayı, bir ören yeridir. Soğmatar ören yerinin benzeri kayaların zemininde 50-60 santimetre boyunda 9-10 yazı vardır. Süryanice yazılar İÖ 250 yılına tarihlenir ve keşişlerin çektikleri eziyetleri hikaye eder. Gologoc ve Çatalat harabeleri de değişik iki ören yeridir. Kırlık Köyü sarnıcı kayalar oyularak yapılmıştır; adeta bir anıt tünel konumundadır. Çemdin Kale, Eyyübiler zamanında (1182-1239) yapılmıştır. Üzerinde Arapça yazılar, kuzey duvarında ise midye nakışlı taşlar bulunur. Çevredeki kayalar oyularak, savunma amaçlı büyük bir su hendeği oluşturulmuştur. Kale dibindeki dehlizler, birkaç kilometre uzaklığa kadar açılabilir. Eskikale köyüne kadar gelmişken muhtar Mustafa Ağa’ya uğramamak olmaz. Ağa, kendine özgü yöntemlerle pişirdiği "mırra" (acı kahve) ile ünlüdür. İçtikten sonra kahvenin lezzetli acılığı uzun süre damağınıza sıvazlanır kalır. İki yüz bine varan nüfusu, 16 mahallesi, kalabalık cadde ve sokaklarıyla kentleşmemiş bir ilçedir Viranşehir. Eski deyimle o bir belde, diyar ve şehirdir; çağdaş kent değildir. Eski ile yeni, kadim ile taze, 19. yüzyıl ile 21. yüzyıl, son model arazi arabaları ile at arabaları, at ve eşek gibi binek hayvanlarına binenlerle motosiklet ve traktör yolcuları; marka giyinen genç kuşak ya da memurlar ile geleneksel şalvarlı, poşulu, çarşaflı, abalı insanlar aynı mekanı paylaşır. Gri renge bürünen hafif dumanlı ilçe, bozkıra uyum sağlamış bir bukalemun gibi renkten renge girer. Daha binlerce yıl yaşayacağının ve özgün renklerini koruyacağının işaretlerini verir.
Eğer ilginç rotalar peşinde koşturan, yeni yerler keşfetmeye hevesli biriyseniz, Viranşehir az bulunur bir adrestir. Şanlıurfa ile Mardin’in tam ortasındadır. Bir taş atım ötesi de Suriye’dir. Yani kültürlerin buluştuğu yerdedir. Giderseniz çok ilginç anılarla döneceğinizden emin olabilirsiniz.
ATLAS’TA BU AY
Bilinmeyen Derinlikler: Taşınması dikkat ve güç isteyen malzemelerle mağaraya giriyor, bilinmeyen derinliklere dalıyorlardı. Türkiye’nin en deneyimli mağaracıları ve mağara dalgıçları, Burdur’daki İnsuyu Mağarası’nın daha önce hiç geçilmemiş kollarını keşfettiler. Akdenizleşen Karadeniz: TÜDAV’ın raporuna göre Akdeniz kökenli canlıların Karadeniz’e hareketi, bu denizdeki türleri derinden etkileyecek. Denizlerdeki su seviyesinin yükselmesiyle kıyılardaki 27 şehir ciddi zarar görecek.