Uzun bayram tatilinin bir bölümünü yollarda, bir bölümünü de evde kitaplığımı düzeltmekle geçirdim. Her geçen gün biraz daha kalabalıklaşan, boş bulduğu her duvara saldıran, içinden çıkılmaz hale gelen kitaplarımı, özellikle de kaynakçaları yeniden gözden geçirdim. Hangi kitabın hangi rafta olduğunu bir kez daha beyin kıvrımlarımın arasına yerleştirdim. Bunun nafile bir uğraş olduğunu biliyordum. Bir süre sonra kitaplar yine karışacak, neyin nerede olduğunu yine hatırlamayacaktım.
Yıllardan beri yerli ve yabancı gezginlerin eserlerini toplarım. Kitaplığı düzeltirken, onca gayretime rağmen, bu eserlerin kitaplığımda önemli bir alanı kaplamadığını üzülerek gördüm. Üstelik de bu kitapların yarısından fazlasını da, yabancı gezginlerin, bilim adamlarının yazdıklarının oluşturduğunu fark ettim. Bu kitaplar arasında Türk gezginlerinin veya eli kalem tutup da gördüklerini yazanların sayısı oldukça azdı. Bunun birinci nedeni, Türklerin (her ne kadar göçebe genleri ağır bastığı söylense de) gezme olanağı bulamamalarından veya gezmeyi sevmemelerinden kaynaklanmaktaydı. Yazılan kitapların, makalelerin çoğu, eksik veya abartılı bilgiler içermekteydi.
Geçenlerde Stockholm yazısını yazarken, Dr. Baki Asiltürk’ün, "Osmanlı Seyyahlarının Gözüyle Avrupa" adlı eserini bir kez daha karıştırma fırsatını buldum. Bu kıymetli araştırmada, XVII. yüzyılın başlarından itibaren Avrupa’ya çeşitli nedenlerle gitmiş olan "kalem erbabı" kişilerin gezi yazısı, mektup, şiir ve hatırat türü anıları yan yana getirilmişti. Bunları okudukça, Avrupa’nın geçen yüzyıllardaki ilginç yüzünü görüp, o günler hakkında kestirimler yapma olanağı buldum. Ayrıca bu kitap sayesinde, Türk (veya Doğulu) gezginler hakkında da oldukça geniş bilgilere sahip oldum.
USTA KALEMLER
Seyahatname denince benim aklıma hemen Evliya Çelebi, Katip Çelebi, İbn-i Batuta ve Marco Polo gelir. Bu ünlü gezginler, gezdikleri gördükleri yerler hakkında öylesine ayrıntılara girmişlerdir ki, böylesine kapsamlı seyahatnameler hálá kaleme alınmamıştır. Bu gezginlerin dışında, edebiyat dünyasının ünlüleri de gördüklerini, yaşadıklarını okurlarına lezzetli cümleler aracılığı ile aktarmışlardır. Göethe, Lamartine, Alphonse Daudet, Puşkin, Pierre Loti, Herman Hesse gibi dünya edebiyatının usta kalemleri, gezi edebiyatı konusunda önemli eserler kaleme almışlardır.
Yabancılar arasında hayran olduğum gezginlerden biri, ünlü Fransız şair Gerard de Nerval’dir. Nerval, rüyalar ile gerçeklerin, semboller ve imgeler ile güncel ve somut yaşamların şairidir. Onun Doğu gezisini anlattığı "Doğu’da Seyahat" okumaya doyamadığım seyahatnamelerin başında gelir.
TÜRKÇE’DEN ÖRNEKLER
Türk edebiyatının önemli isimleri de, gezi konusunda kalem oynatmaktan geri kalmamışlardır. Örneğin Cenap Şehabettin, Ahmet Haşim, Ahmet Hamdi Tanpınar, Melih Cevdet Anday, Ahmet Mithad, Halit Ziya, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Reşat Nuri, Nahit Sırrı ilk akla gelen isimlerdir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın "Beş Şehir" adlı eseri, tadına doyamadığım kitapların başında gelir. Kitapta İstanbul, Bursa, Erzurum, Konya ve Ankara öylesine bulunmaz cümlelerle anlatılır ki, bunları okuduğunuzda kendinizi o dönemde, o kentin içinde hissedersiniz. Hele Cenap Şehabettin’in Avrupa kentlerini anlatan eserini okuduğunuz zaman, yıllar öncesinin yaşamları, kentleri gözünüzün önünden akar gider.
Edebiyatımızda gezi türünün ilk örneği, Gıyaseddin Nakkaş’ın Çin yolculuğunu anlatan "Acaibü’l-Letaif" adılı eseridir. 1422 yılında tamamlanan eser Farsça yazılmıştır. "Hıtay Sefaretnamesi" adıyla da bilinen bu seyahatname, 1913 yılında Küçükçelebizade İsmail Asım tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir. Piri Reis’in "Kitab-ı Bahriye"si de seyahatname özelliklerini taşır. Piri Reis 1521 yılında tamamladığı bu kitabında, bütün Akdeniz havzasını adaları, kıyıları, limanları, iskeleleri, doğası ve iklimi tüm ayrıntılarıyla anlatır.
Seydi Ali Reis’in "Mir’atül-Memalik’i" de, seyahatname türünün en iyi örneklerinden biridir. Mısır Kaptanlığı’na atanan Seydi Ali Reis, bu eserinde dört yıl süren maceralı yolculuğunu anlatır. 1557’de yazılan bu eserin ilk baskısı 1895 yılında yapılmıştır. Seydi Ali Reis’in Hint Denizi’ni konu ettiği "Muhit" adlı eseri, Katip Çelebi’nin "Cihannüma"sının ana kaynaklarından birini oluşturmuştur.
Evliya Çelebi’nin ünlü "Seyahatnamesi" ise hálá kaynak kitapların (özellikle benim) başında gelir. Bu eser Türk edebiyatında seyahatname türünün anıtsal bir örneğidir. Evliya Çelebi 10 ciltlik bu çalışmasında, XVII. yüzyıldaki Osmanlı coğrafyasının tarihini, insanların gelenek ve göreneklerini, folklorunu, sanatını, yörelerin yetiştirdiği önemli bilginleri, mimari yapılarını, sanatçılarını, yetiştirdiği büyük devlet adamlarını tüm ayrıntılarıyla anlatır.
Coğrafya bilgini Katip Çelebi’nin 1732 yılında basılan "Cihannüma"sı, oldukça önemli bir coğrafya yapıtı olmakla birlikte, bir seyahatname özelliği de taşır.
Tanzimat döneminde, padişahın emriyle Güney Afrika halkına Müslümanlığı öğretmeye giden Ebubekir Efendi’nin yardımcısı Ömer Lütfi’nin, 1876’da yazdığı "Ümit Burnu Seyahatnamesi" de, bu uzak yöreyi tanıtan önemli eserlerden biridir. Gemi subayı Mühendis Faik tarafından kaleme alınan "Seyahatname-i Bahr-i Muhit", Osmanlı okurlarına uzak coğrafyaları anlatan önemli eserlerin arasında yer alır.
GEZİLERİ NOT DÜŞÜN
Seyyah Mehmed Efendi’nin 1878 tarihli "Asya-yı Vusta’ya Seyahat" adlı eseri, Osmanlı seyahatnamelerinin en genişlerinden biri sayılır. Ahmet Mithad Efendi’nin 1889 tarihinde yayınlanan, "Avrupa’da Bir Cevelan" adlı kitabı da Kuzey ülkeleri hakkında önemli ipuçları sunar.
Gerek görev, gerekse merakla yola düşen Osmanlı döneminin seyyahları, böylesine parmakla sayılacak kadar azdır. Bu isimlere benim unuttuğum isimleri de eklesek tatmin edici sayıya yine de ulaşamayız. Bu gezginleri, cumhuriyetin ilk dönemlerinde yazının başında adlarını saymaya çalıştığım edebiyat adamları izlemiştir. Ama onların eserleri, Osmanlı dönemi gezginlerinin eserleriyle boy ölçüşecek düzeyde olmamıştır.
Son dönemlerde gezilerini kaleme alanların sayısı giderek fazlalaşsa da, eser sayısında kayda değer bir artış gözlemlenmemiştir. Bu konuda en önemli görevi, Atlas Dergisi’nin gezginleri yerine getirmiştir. Tabii gezi notlarını kitaplaştıran Murat Belge, Enis Batur ile Nedim Gürsel gibi kıymetli kalemleri de unutmamak gerek.
Eğer gezgin olmaya niyetleniyorsanız, siz de kitaplığınızın bir bölümünü gezi kitaplarına, seyahatnamelere ayırmalısınız. Gideceğiniz yere sizden önce gitmiş olanların izlenimlerini okumak gezinizi daha anlamlı kılacaktır. Bir de gezi defteri edinmenizi öneririm. Bıkmadan usanmadan yazıp, gezilerinizi ölümsüzleştirin. Kim bilir gün gelir, bu defterler Türk gezginlerinin birer pusulası olur.
DÜŞ KURDURAN FOTOĞRAFLAR
Bazı fotoğraflar vardır ki her türlü düşe açıktır. Örneğin ünlü fotoğrafçı Yann Arthus-Bertrand’ın çektiği yukarıdaki fotoğraf gibi. Küçük bir adanın üstünde yer alan yer, İsveç’in Göteborg kentinin kuzeyindeki takım adalardan birindeki Gullholmen kasabası. Kasaba XIII. yüzyılda ringa balığı avcıları tarafından kurulmuş. Daha sonraki yıllarda adanın güzelliğini önce balık almaya gelen tüccarlar keşfetmiş. Sonra gerisi gelmiş.
Lego benzeri kırmızı damlı evlerde şimdi Kuzey’in varlıklı kişileri oturuyor. Bu fotoğrafa bakıp, kendimi bu şirin kasabada düşledim. Aydınlık yaz gecelerinde tekneyle balık avına gittim, denizi gören restoranlarda yemek yedim, en önemlisi bir süreliğine Gullholmen’de kayboldum...
Fotoğrafa siz de bir süre bakıp kendi düşünüzü kurabilirsiniz. İyi düş yolculukları dilerim.