Genç gezginlere Mobidik

Atlas'ın yan yayını olan Mobidik Dergisi, genç gezginlerle birlikte Türkiye'nin ve dünyanın güzelliklerinde gezinip duruyor. Bu hafta yerimi onlara bırakıyorum. Gençler sizi benim yerime gezdirecek, gözlemlerini paylaşacaklar.

Sanırım Atlas Dergisi'nin beşinci yılıydı. Bir toplantıda, Atlas'ın gelecekteki okurunu yaratmak için, neler yapabileceğimizi tartışıyorduk. O tartışma sırasında birçok soru da havada uçuşuyordu: Neden yeni yerleri keşfetmeyi sevmiyorduk?.. Neden bildik rotaların dışına çıkmaya pek cesaret edemeyen bir toplumduk?.. Keşifler tarihine göz attığımızda, büyük gezginlerin arasında bizden isimlere neden rastlayamıyorduk?.. Neden gezi edebiyatında Türkiye'den isimlere rastlamıyorduk?.. O gün bir sürü nedenin daha, alt alta sıralandığını hatırlıyorum.

Atlas Dergisi'ne kadar (1993) Türkiye'de konusu coğrafya, gezi ve keşif olan bir yayın yapılmamıştı. Yabancı dil bilenler, dünya coğrafyasını, ilginç yöreleri, yeni keşifleri, zirve mücadelelerini, zorlu rotaları, denizin derinliklerini yabancı yayınlardan izlemek zorunda kalıyorlardı. Dil bilmeyenler ise bölük pörçük bilgilerle yetiniyorlardı. Atlas'la birlikte, Türkiye'de tatil kavramı da değişmeye başladı. Güneş, deniz, kumsal üçlemesi yerini daha ilginç rotalara terk etti. Türk insanı Atlas'ın haberleri ve makaleleri sayesinde, dünyanın ve Türkiye'nin bilinmedik köşelerini keşfetti. Tatiller artık keşif ve macera gezisine dönüştü.

İşte o toplantıda tüm bunları tartışıp, genç kuşaklar için bir dergi çıkarmayı kararlaştırmıştık. Derginin sorumluluğunu yüklenen Ferit Avcı, toplantıdan sonra kollarını sıvayıp işe girişmiş, Mobidik Dergisi'nin prova sayısını hazırlamıştı. Herkes tarafından çok beğenilen derginin çıkışı, o dönemdeki birtakım ekonomik nedenler yüzünden ertelenmişti. Aradan yıllar geçti ve bu yılın 1 Ocak tarihinde Mobidik okuyucularıyla buluştu. 10-15 yaş grubunun yaratıcılığını, keşfetme cesaretini, çevre bilincini geliştirmeyi hedefleyen Mobidik, 'Ağabeyi' Atlas gibi adeta kapışıldı.

Bu ay dördüncü sayısı çıkan dergi, güncel haberlerden araştırma konularına, geziden arkeolojiye, zeka küplerinden Zihni Sinir projelerine, keşiften dünyayı bizimle paylaşanlara kadar pek çok konuyu içeriyor.

İleride gezgin olmaya niyetlenen bütün genç okurlara, Mobidik'i hararetle öneriyorum. Ünlü bir gezgin olmanın yolunun, bu genç dergiden geçtiğini bir kez daha vurguluyorum.


Kızılırmak Deltası'nda kuşlarla göz göze


Melis ve Selin Altuğ kardeşler babalarıyla birlikte Samsun'un Bafra ve Ballıca ilçelerinde deltada kuşları gözleyip, fotoğraflarını çektiler. Bu gezi sırasında edindikleri deneyimleri de dergi aracılığı ile diğer genç gezginlerle paylaştılar.


Gerçekte babamız bizi çok sıkı kuş fotoğrafı çekmeye götürmez. 'Kuş fotoğrafçılığı ciddi bir iştir kızım, onların ve benim dikkatimin dağılmaması için yalnız olmalıyım' der ve yanına kimseyi almaz. Fotoğraf çekmeyi düşündüğü günün öncesinde, çantasını hazırlarken biz de onunla gitmek için planlar yaparız, ama sabah erken kalkmadığımız için, evde dönüşünü beklemek zorunda kalırız. Bu günler genelde hafta sonları olduğu için kahvaltıyı geciktirir, onun dönmesini bekleriz. Cipinden inerken yüzünden gününün nasıl geçtiğini öğrenmeye çalışır, neler kaçırdığımızı anlatması için sabırsızlanırız.

Kahvaltımızı yaparken bize anlatacak bir şeyleri olur mutlaka. Fotoğraf çekerken yakınından geçen traktörlerin gürültüsünün ya da onu tanıyan birisinin yanına gelip, sohbet etme isteğinin en güzel karelerinin kaçmasına nasıl neden olduğunu anlatır, üzülür. Bazen de fotoğraf çekmesinden rahatsız olan bazı kişilerin tatsız davranışlarını sinirli fakat komik bir şekilde anlatır, bizi güldürür. Bir keresinde, fotoğraf dönüşünde cipine aldığı bir kişinin, bütün yol boyunca, deltada dolaşan bir fotoğrafçının olduğunu, ona çok kızdığını, onun yüzünden bölgenin doğa severlerin ilgisini çektiğini, bu nedenle topraklarının ve gelirlerinin ellerinden alınacağını, eğer onu yakalarsa neler yapacağını babamıza uzun uzun anlatmış. Yolun sonunda o kişinin babamız olduğunu öğrenince de nasıl utandığını, özür dilemek için nasıl çırpındığını babamız kahkahalarla bize anlatmıştı. Ama sonunda ısrarlarımıza dayanamaz, 'size de bir şeyler öğretmeliyim' der ve beraber fotoğraf çekmeye gideriz.

ORMANIN SESSİZLİĞİ

Önce hazırlık yaparız. Ufak kuşların konmasını sağlamak için dikeceğimiz sopaları hazırlarız. Babamız 'yalnız kuşun güzelliği yeterli değildir, onunla birlikte fotoğraf karesine giren diğer şeyler de güzel olmalı' der, bunun için de 'eğer kuş bizim dikeceğimiz sopaya konarsa bunun da estetik gözükmesi gerektiğini' söyler. Bu nedenle hemen yakınımızda bulunan, Türkiye'nin ender subasar ormanlarından olan Galeric ormanına gideriz. Burada üzerleri yosun ya da mantarlarla kaplanmış, ilginç renk ve görüntüleri olan ağaç dallarını seçeriz. Bu dalları büyük sopaların ucuna bağlar ve kuşların yakınımıza konmasını sağlayacak konaklama yerlerini hazırlarız.

Sabah güneş doğduktan hemen sonra babam bizi uyandırır ve hazırladığımız malzemeleri cipe yerleştiririz. Deltaya doğru yola çıkarız. Yol üzerinde de kuşlarla karşılaşırız bazen. Bunlar hemen kaçmazlar. Bu gibi durumlarda fotoğraf makinesinin altına, sarsılmasını engelleyecek şekilde, yastık ya da montumuzu destek yaparak arabanın camından fotoğraf çekmeye çalışırız.

Eğer uzakta duran kuşları çekeceksek arabadan iner, tripotu kurarız. Ayrıca bir çalılığın arkasına gizlenirsek çok ürkek olmayan kuşların; örneğin kuğuların, yeteri kadar yakından fotoğraflarını çekmek mümkündür. En zevklisi kamuflaj altında beklemektir. Bunun için ya çadır kurarız ya da cipi kamuflaj örtüsü ile kapatırız ama öncelikle bekleyeceğimiz yeri seçmemiz gerekir. Babamız en önemli kısmın bu olduğunu, fotoğraf çekmek için duracağımız yerin titizlik içinde seçilmesi gerektiğini söyler.

MERAKLI MANDALAR

Bir de deltada insanların dışında serbestçe dolaşan atlar ve mandalar vardır. Atlar bir sorun yaratmaz. Uzaktan şöyle bir bakarlar ve yavaşça gözden kaybolurlar. Ama mandalar tam bir baş belasıdırlar. Eğer onlara yakın olursanız, bir anda çevrenizi sarar, sopaları devirir, cipinize dayanarak içerdeki her şeyi devirecek kadar şiddetli kaşınırlar. Eğer çadırdaysanız içeri bakar ve ne olup bittiğini anlamaya çalışırlar hatta orada olmanıza bile kızıp çadırınızı bozabilirler.

Onların gitmesini sağlamak için kaş göz işareti yapmanın, el kol sallamanın bir anlamı yoktur. Bir anda size ifadesiz bir yüz ile kocaman gözlerle bakan mandalardan oluşmuş bir sürünün ortasında kalırsınız. Bu nedenle mandaların her gün geçerek iz yapmış oldukları alışılmış patika yollarının üzerinde ve yakınlarında beklememek gerekir. Kamuflaj çadırını nadiren yaparız. Bunun için yere çakılan sopaların üzerine çadır bezi kapatılır ve içinde beklenir.

Babamız cipimizi karar verdiğimiz yere park ederken güneşin pozisyonunu göz önüne alarak kuşların en iyi ışık alacağı durumu hesaplamaya çalışır. Su kenarına, aralıklarla ve farklı yüksekliklerde önceden hazırladığımız sopaları dikeriz. Sonra kamuflaj çadırı bezi ile tüm aracı kapatırız.

NEFES ALMADAN BEKLEMEK

Fotoğraf makinesini babamızın kendi yaptığı düzenek üzerine yerleştirir sonra kapıları kapatır, sessiz ve merak içinde beklemeye başlarız. Bu süreç içinde çok nadir konuşuruz, çoğunlukla işaretlerle anlaşırız, bu da eğlenceli olur. Sık sık dışarıyı kamuflaj bezinin aralıklarına gözümüzü dayayarak kontrol ederiz, kuşların gelip gelmediğine bakarız. Balıkçıl gibi büyük kuşların beslenmelerini ve yavaş yavaş bize yaklaşmalarını heyecan içinde seyrederiz.

Sopaların ucuna bağladığımız dallar yalıçapkınları ve diğer ufak kuşlar için konaklama yerleridir. Bu arada yanımızda getirdiğimiz yiyeceklerle kahvaltımızı yaparız. Bazen sıcak bazen soğuk içecekler içeriz. Birden bir kuşun çok yaklaştığını ya da sopamızın üzerine konduğunu görür, içimizden kuşa kaçmaması veya biraz daha yaklaşması için yalvarırız. Babamız onun fotoğrafını çekerken biz de kamuflaj bezinin aralıklarından onu seyrederiz.

Bu gibi durumlarda sessizce yine işaretler yaparak birbirimizle tartışırız. Herkes birbirini suçlar ama sonuçta bir şekilde suçlu olan yine babamız olur. Bazen de hiç kuş gelmez. Beklemekten yoruluruz, cipten iner çevreyi dolaşırız. Eğer fotoğraf çekmeyi başarabilmişsek bunu öğlene kadar sürdürür, güneş yükselip ışık çok tepeden gelerek fotoğraf çekmek elverişsiz olunca işimizi sonlandırır, yaptığımız sakarlıkları anlatıp güleriz. Sonra malzemeleri toplar evin yolunu tutarız. Hiç fotoğraf çekmesek de, çok güzel fotoğraflar çeksek de, deltada dolaşmak, kuşların doğal ortamlarında doğal yaşamlarını gözlemlemek çok güzel.


MOBİDİK'TEN SEÇMELER


GALAPAGOS ADASI Atlas'ın uzak diyar gezgini Ali Murat Atay dört milyon yıl önce bir volkanik patlama sonucu oluşan ve yüzlerce yıl insan oğlunun ayak basmadığı adalara yaptığı yolculuğu anlatıyor.

MOBY DİCK Ayhan Atakol okyanusların beyaz devinin nefes kesen gerçek öyküsünü yazdı.

HARİKALAR DÜNYASI Mukadder Çilingiroğlu İlkçağ yapıları arasında en çok hayret uyandıran yedi yapının izini sürdü.

FİLLER Ayşegül Birand, adını en çok duyduğumuz ama haklarında az şey bildiğimiz bu koca hayvanları anlatıyor.

Porof.Zihni Sinir'in birbirinden ilginç projeleri.

TEST Acaba siz gerçekten seviyor musunuz yoksa sevdiğinizi mi sanıyorsunuz?. Soruları yanıtlayın yanıtı bulun.

ARMAĞANLAR Nefes kesen çizgi roman: Duvarın Ötesi. Herkese dev dünya haritası.
Yazarın Tüm Yazıları