Paylaş
-M.Ö. 480’de yapıldığı öne sürülen Etrüsklere ait bir vazonun üstündeki resimde görülen bir eşcinsel öpüşmenin, ilk romantik öpüşme olduğu iddia edilir.
-İlk öpüşmenin Kleopatra tarafından uygulandığını söyleyenler de var. Onların kanıtıysa kraliçenin dudaklarını parlak kırmızı bir boyayla boyaması. Kleopatra’nın amacının, o kırmızı dudaklarla hem Sezar’ı hem de Antonius’u baştan çıkarmak olduğu öne sürülür.
-Bazı kaynaklara göre, ilk öpüşmenin antik kökenleri Hindistan’a dayanıyor. M.Ö. 1500’e ait yazıtlarda, ağızlarıyla birbirlerinin nefeslerini çekip, birbirlerini koklayan âşıklardan bahsedildiği belirtilir.
-Bu kaynaklar daha da ileri gidip, dudaktan öpüşmenin, Büyük İskender tarafından Batı’ya tanıtıldığını söylerler.
TİTREŞİMLİ ÖPÜCÜK
-M.S. 3. yüzyılda yazılan Kama Sutra’da öpüşme şöyle anlatılır: “Bir genç kız veya bakirenin üç çeşit öpüşme şekli vardır. Birincisi: Göstermelik Öpücük’tür. Burada kız sevgilisiyle dudaklarını birleştirir ama kendisi hiçbir şey yapmaz. İkinicisi: Titreşimli Öpücük’tür. Bu türde kız alt dudağıyla sevgilisine karşılık verir ama üst dudağını kullanmaz. Üçüncüsü: Dokunarak Öpüşmek. Bu aşamada kız sevgilisinin dudaklarına diliyle dokunur, gözlerini kapar ve ellerini sevgilisinin ellerinin üstüne koyar.”
-Antik dönem tarihçileri, Roma’da sevgililerin, evlilik niyetlerini açıklamak için ailelerinin önünde dudaktan dudağa öpüştüklerini belirtirler.
-Öpüşmek, Romalı soyluların yüzlerinin şeklini bozan bir mantar hastalığının yayılmasına neden olduğu gerekçesiyle İmparator Tiberius tarafından yasaklanmıştır.
-Romalı şair Lucretius bir şiirinde, “Birbirlerini sarıp, birbirlerini kucaklıyorlar, nemli dillerini çıkarıyorlar” diyerek, bugünkü ‘Fransız Öpücüğü’nün birebir tarifini yapmıştır.
-Tarihçi Heredot’un kayıtlarında, İran’da eşit statüde adamların birbirlerini dudaktan öperek, bir alt statüdeki kişiyiyse yanaklarından öperek selamladıkları yazılıdır. Bu da öpüşmenin, o dönemde herhangi bir romantik anlam taşımadığı, sadece bir selamlaşma geleneği olduğunu gösteriyor.
-Antik Roma’da, bir kişinin imparatorun bedeninin neresini öpeceğini toplumdaki statüsü belirlerdi. O kişi bedenin ne kadar alt kısmını öpüyorsa, statüsü o kadar düşük demekti.
-Asya, Pasifik ve Amerika kültürlerinde, Avrupalılarla temas kuruluncaya kadar öpüşmek diye bir eylem bilinmiyordu. Avrupalı işgalcilerin birbirlerini öptüğünü gören Asyalıların, “Şunlara bakın birbirlerinin salyalarını ve pisliklerini yiyorlar” dedikleri öne sürülür.
-Ünlü psikanalist Sigmund Freud, öpüşmenin anne memesi emmeye bilinçsiz bir dönüş olduğunu söyler. Ona göre emmek sadece zevk verici değil, aynı zamanda seksüeldir. Freud ayrıca öpüşmenin çocuklukta, sütten kesildikten sonra ortaya çıkan meme ya da başparmağı emmenin yerini aldığını öne sürer.
BOL BOL DAPOMİN
-Kadınlarda öpüşmenin, vücudun dopamin salgılamasına neden olduğu, bunun da aşk ve cinsel yakınlık hislerini arttırdığı iddia edilir.
-Cosmopolitan dergisinin yaptığı bir araştırma, vampir öpücüğünün (ısırarak öpüşme) kadınlar tarafından en erotik öpücük seçildiğini ortaya koyar.
-Eylül 2010’da Amerikalı Matt Daley ile Bobby Canciello, eşcinsel haklarına dikkat çekmek için 33 saat öpüşerek, en uzun öpüşme rekorunu kırar.
-Auguste Rodin’in 1886’da yaptığı ‘Kiss’ (Öpücük) isimini taşıyan ve talihsiz âşıklar Paolo ve Francesca’nın hikâyesini anlatan heykel, öpüşmenin baş yapıtı olarak kabul edilir.
-Öpüşmenin en güzel repliğiniyse ‘Rüzgâr Gibi Geçti’ filminde, Clark Cable’nin, dul kadın rolündeki Vivien Leigh’e söylediği öne sürülür: “Hayır seni öpmeyeceğim ama gerçekten öpülmeye ihtiyacın var. Senin derdin de bu. Öpülmen lazım. Hem de sık sık ve nasıl öpüşüleceğini bilen biri tarafından...” Bu konuşmadan sonra ‘Büyük Öpüşme’ gerçekleşir.
Paylaş