Paylaş
Dünya’yı bitirmek üzereyiz. Onun için de yaşamı sürdürebileceğimiz başka gezegenler arıyoruz. “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” gibi... Başka gezegenlerde, örneğin Mars’ta yaşama olanağı arama uğruna harcadığımız milyar dolarları, neden havasını, suyunu, huyunu bildiğimiz Dünya’nın kurtulması için harcamayız?
Space X şirketi beş yıl içinde Dünya ile Mars arasında dolmuş seferlerini başlatacakmış. Şirketin kurucusu Elon Musk, müşteri çekmek için şu korkulu cümleyi kuruyor: “Ya Dünya’da kalıp zaman içinde yok olacaksınız ya da başka gezegenlere taşınıp gezegenlerarası bir insan olacaksınız!”
Dünya nüfusu altı milyarı geçti. Bunca kalabalık Mars’a nasıl taşınacak? Orada bu kadar yer var mı? Yoksa sadece parası olanlar mı uzaylı olacak?
Diyelim ki dünyayı Mars’a taşıdık. Ne yiyip ne içeceğiz? Cumhuriyet gazetesinin Akademi ekindeki yazısında Dr. Bülent Şık bu konuda şöyle yazıyor: “Uzayda mesafeler olağandışı büyüklükte. Uzaklık insan için aşılması imkânsız öyle güçlükler ortaya çıkarıyor ki ister istemez varoluş süremizin Dünya’ya kilitli olduğunu fark ediyoruz. Karşımıza çıkacak problemlerin ne kadar karmaşık olduğu hakkında bir fikir edinebilmek için sadece uzayda lahana yetiştirme denemelerinin nasıl yapıldığına bakmak bile yeterli.” ‘Mars’ta lahana’ konusuna geçmeden şu hatırlatmayı yapmak istiyorum: Makalenin yazarı Dr. Bülent Şık, Kasım 2016’da Kanun Hükmünde Kararname’yle (KHK) ihraç edilen bir gıda mühendisi.
Balığı zaten baştan silin, deniz yok ki balık olsun
Gelelim uzaylı lahanalara! Onu yetiştirmek için kurulan karmaşık sistemi anlatabilmek benim fizik ve kimya bilgilerimi aşar. Burada tek anladığım şey; bu lahanaları yetiştirebilmek için yapay bir ultraviyole ışık kaynağına, karbondioksit tüplerine ve suya ihtiyaç var. Uzay aracında yapılan denemelerden sonra bir kişiye yetmeyecek miktarda, mor renkli lahananın yetiştirilmesi başarılmış. Halbuki bu az miktarda lahanayı yetiştirmek için harcanan parayla Dünya’da tonlarca lahana yetiştirilebilirdi.
Diyelim ki Mars’ta lahana yetiştirildi. Onun içine konacak kıyma, domates nerede? Zeytinyağlısını yapacaksanız pirinci, zeytinyağını nereden bulacaksınız? Kapuska için de aynı şeyler geçerli. Diyelim ki salata yapacaksınız; sirkesiz, limonsuz, zeytinyağsız salata nasıl yenir? Turşusunu nasıl kuracağız?
Anladığım kadarıyla Mars’ta vejetaryen olmak zorunda kalacağız. Çünkü bütün çalışmalar sebze yetiştirmek üzerine... Kuzu nasıl yetiştirilir, süt danası nasıl semirtilir, oğlaklar için yeşil çalılar olur mu, tavuklar serbestçe yürüyebilecek alan bulabilir mi? Bu önemli konulara kafa yorulmuyor galiba!
Tatsız tuzsuz, balsız bir yaşam istemem
Eğer bunlar olamayacaksa bizi kebapsız, köftesiz, dönersiz, kokoreçsiz, işkembe çorbasız, yumurtasız, sütsüz, peynirsiz, yoğurtsuz, ayransız, cacıksız bir gelecek bekliyor demektir. Tabii üzüm de yetişmeyeceği için rakı, şarap da olmayacak. Katlanabilecek misiniz buna? Balığı zaten baştan silin. Deniz yok ki balık olsun!
Benim kafamı en çok kurcalayan, Bülent Şık’ın yazısının başlığı oldu: ‘Mars’ta bal yeme hayali’. Gerçekten de önemli bir sorun. Şunu bilelim ki; arılar biz insanlar için değil, kendi beslenmeleri için bal üretiyorlar. Biz arıların balını çalıyoruz. Bu tatlı hırsızlığın tarihi, insanlık tarihi kadar eski hem de... İspanya’da MÖ 6000’li yıllardan kalma bir taş resmi, ilk bal hırsızlarını ve bal çalmak için kullanılan aletleri gösteriyor. Anzer balının kara kovanları ağaç kovuğunu andırdığı için arılar en kıymetli ballarını burada üretiyor. Bu aldatmacadan çaldığımız balların kilosunu binlerce liradan satmıyor muyuz? Yarım kilo bal üretebilmek için yaklaşık bir milyon arının bütün gün ağaçtan ağaca, çiçekten çiçeğe uçması gerekir. Mars’ta ne çiçek var ne ağaç... Ihlamur, keçiboynuzu, portakal, kestane, çam ağaçları, lavanta, gül, papatya gibi çiçekler, nane, adaçayı gibi kokulu bitkiler olmadan arı nasıl bal üretsin? Mars’ın uçsuz bucaksız kırmızı topraklarının üstünde uçsa ne olur, uçmasa ne olur?
Arının işi sadece bal yapmak değildir. Dünya ölçeğinde gıda maddelerinin üçte biri arıların sayesinde çoğalır. Arı, bitkideki erkek üreme organında bulunan polenleri, aynı türden başka bir çiçeğin dişi organına taşır. Ve ortaya çıkan meyve de bizi doyurur. Bu nedenle arıların yok olması insanlığın yok olması demektir. Onun için arılara gözümüz gibi bakmalıyız. Böylesine kıymetli bir hayvanı Mars’a götüremeyeceksek, bu uzak ve kırmızı gezegene gitmenin ne anlamı var ki!
Sözün özüne gelirsek: Eğer Mars’ta bir yaşam olacaksa; lezzetsiz, tatsız tuzsuz, balsız bir yaşam olacak. Lütfen beni yolcu listesinden silin. Böylesine bir gezegene gitmektense dünyada yok olup gitmeyi tercih ederim.
Paylaş