Zavallı Obama

ABD Başkanı Barack Obama, geçtiğimiz hafta Demokrat Parti’nin başkan adayı Hillary Clinton’un seçim kampanyasına destek vermek için Charlotte kentine gitti, giderken de devlete ait Air Force 1 uçağını kullandı.

Haberin Devamı

Bu uçağın bir saatlik uçuşta yaktığı yakıtın tutarı 200 bin dolar civarında. Dulles ile Charlotte arasındaki uçuş da zaten bu kadar sürüyor. Demek ki gidiş geliş 400 bin dolarlık yakıt kullanılmış.

 

Başkan’ın devlete ait bir uçakla siyasi bir kampanyaya destek vermeye gitmesi eleştirilince Beyaz Saray açıklama yaptı: “Her zaman olduğu gibi, başkanın siyasi seyahat masrafları, ilgili seçim kampanyasının bütçesinden karşılanacaktır.”

 

Hillary Clinton’un bir yardımcısı da ABC televizyonuna şunu söyledi: “Başkanın bu seyahatinin masraflarını kampanya bütçesinden biz karşılayacağız.”

 

İnsanın Burhan Kuzu’ya hak vermemesi mümkün değil, bu Obama gerçekten zavallı!

 

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı son iki seçimde, devletin bütün olanaklarını kullanarak siyasi propaganda yaptı.

 

Halen de aynı şeye devam ediyor. Gidip konuşacağı bir toplantı olmasa bile Saray’a kalabalıkları topluyor, bizim vergilerimizden oluşan bütçeyi harcıyor ve siyasi propaganda yapıyor.

 

Bu amaçla ABD’ye, Muhammed Ali’nin cenazesine bile gitti ama orada işler beklediği gibi gelişmedi. Bizler ise damat–torun gidilen o gezinin masraflarını ödemek zorunda kaldık.

 

Anayasası askıya alınmış bir ülkede normal tabii!

 

SUUDİ VELETLERE ŞAŞIRMAYIN

 

SUUDİ prenslerinin, bizlerin aklının pek alamayacağı bir kira ödeyerek tuttukları mega yat ile çıktıkları tatilde yaşananlara şaşırmış gibi görünüyoruz.

 

Gazetelerin haberleri veriş tarzına bakarsak öyle çünkü.Ben de bizim bu şaşırma halimize şaşırıyorum!

 

Şaşırıyorum çünkü önümüzdeki tabloda yadırgayacağımız hiçbir şey yok.

 

Haberin Devamı

Muhtemelen para ile tutulmuş kızların bikiniyle dolaşmalarına bakıp, “Senin ülkende kadınlar yüzlerini bile açamıyorlar” filan diye söyleniyoruz.

 

Söylenmemiz yersiz, çünkü her iki durumda da kadın, erkeğin bir “oyuncağı–kölesi” olarak konumlanmış durumda esasen.

 

Sadece birinde daha çok eğleniyor, denize giriyor filan, öbür durumda ise evinde oturuyor, otomobil bile kullanamıyor.

 

Suudi Arabistan gibi dini kuralların günlük hayatta her şeye hâkimmiş gibi göründüğü bir ülkenin önde gelen ailelerinin çocuklarının böyle yaramazlıklar yapıyor olmalarında şaşılacak bir durum da yok.

 

Çünkü aslına bakarsanız mesela rüşvet almak da yasak, sadece dini kurallara göre değil, bu dünyanın kurallarına göre de yasak ama bu ülkede rüşvetin kökü de kazınabilmiş değil.

 

Haberin Devamı

Suçüstü yakalanan bakanların nasıl korunduklarını da hatırlayalım.

 

Çalıntı parayı taşıttırdılar, çocuklarını “danışman” kılığına sokarak aldıkları rüşvete kılıf yaratmaya çalıştılar vs.Utanmadan “Bakara–makara” yapanlar bile oldu ve bu ülkenin inanmış Müslümanlarının buna ses çıkarmadığına da tanık olduk!“Çalıyor ama çalışıyor” mazeretinden tutun da “Aman davaya zarar gelmesin” uyarısına kadar bir sürü gerekçeyle hem de!

 

Onun için Suudi veletlerin yaptıklarına en son şaşırması gerekenler biz Türkleriz aslında.

 

Dinin, iktidarı korumak için bir örtü olarak kullanıldığını, en iyi biz biliyoruz oysa.

 

‘ÜST AKIL’IN PEŞİNDEYİM

 

BAŞBAKAN Binali Yıldırım, geçen gün AKP Siyaset Akademisi’nde “Büyük Güç Türkiye” konulu bir ders verdi.

 

Haberin Devamı

O derste söylediklerinden bir bölümünü not etmiştim, şöyle diyor:

 

“Türkiye zor bir bölgede, etrafında 100 yıl ertelenen bir hesap var. Lozan ile ertelenen bir hesap var. O hesap tekrar önümüze konmuş durumda. Dost bildiğimiz bazı üst akıllar bizim hayrımıza olmayan birtakım hesaplar kitaplar içerisindedir.”

 

Bu sözü not etmiş olmam, aslında hafiyelik merakımdan kaynaklanıyor.

 

Çok polis romanı okuyup polisiye film seyretmenin yol açtığı bir deformasyon da diyebilirsiniz buna.

 

Uzun yıllardır “üst aklın” peşindeyim çünkü!

 

Bunun kim ya da kimler olduğunu bulmaya çalışıyorum.

 

Çünkü “ast aklı” temsil edenler, hep bu üst akıldan söz ediyorlar, başımıza açılan felaketlerden onu sorumlu tutuyorlar fakat dilleri varıp da bir türlü bunun kim olduğunu açıklamıyorlar.

 

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı’nın konuşmalarından bazen bu üst aklın ABD olduğunu düşündürecek ipuçları yakalıyordum ama bu sözlerinden sonra bir de bakıyorsunuz, Obama ile el ele kol kola gülücükler içinde fotoğraf çektiriyor!

 

İnsan canına kasteden üst akıl ile böyle fotoğraf çektirir mi? Tabii bu soru aklıma gelince, o ipuçları bir anda toz oluyor.

 

Binali Yıldırım’ın konuşmasında da böyle bir ipucu var: Lozan nedeniyle yapamadığını şimdi yapmak üzere harekete geçtiğine göre, üst akıl, Lozan’da masanın karşı tarafında oturanlar arasında aranmalı!

 

Türk görüşmeci İsmet İnönü’nün karşısındaki devletlerden Yugoslavya artık yok. Japonya çok uzak. Belçika, bölünme derdinde. Yunanistan, Romanya, Bulgaristan ve Portekiz deseniz “Büyük Güç Türkiye”nin yanında adları bile söylenemez.

 

Geriye kalıyor: Birleşik Krallık, Fransa ve İtalya.

 

Türkiye’yi karıştıran, ekonomisini baltalayan, üniversitelerinde Nobellik araştırmalar yapılmasını engelleyen üst akıl bunlar mı yani?

 

Bunlar üst akıl ise, bunlarla mücadele edemeyen Büyük Güç Türkiye’yi yönetene ne demek gerekir.

 

Yazarın Tüm Yazıları