Türkiye suçlu cenneti olmasın

TÜRKİYE'de bugüne kadar yapılan en kapsamlı çocuk pornografisi operasyonunda gözaltına alınan 10 kişiden 5'i tutuklanmıştı.

Dünkü Hürriyet'te yer alan bir haber, haklarında 90 yıl hapis istenen sanıkların tümünün ilk üç duruşma sonunda tutuksuz olarak yargılanmalarına karar verildiğini anlatıyordu.

Değişik hırsızlık ve yaralama suçlarının sanıklarının da kısa sürede tutuksuz yargılanmak üzere salıverildiklerini biliyoruz.

Bu tablo, Türkiye'de halkın adalete inancını sarsıyor.

Genel kanı, bu tablonun sorumlusunun AB uyum programı çerçevesinde değiştirilen yasalar olduğu yolunda.

Bu görüşe katılabilmek mümkün değil.

Çünkü benzer suçları AB ülkelerinde işleyenlerin, ikinci duruşmadan sonra ellerini kollarını sallayarak halkın arasına karıştıkları varit değil.

İki olasılık var: Ya yasalarımız hazırlanırken, bu tür suçları cezalandırmaya yönelik maddelerin yazılışlarında hatalar var. Ya da yargıçlar ellerindeki kanunların hükümlerini toplum lehine değil, sanıklar lehine kullanma eğilimindeler.

Birincisi geçerliyse yapılacak olan şey belli: Hükümetin vakit geçirmeden adalete duyulan bu inancı sarsan ve suçluların serbest kalmasını sağlayan hükümlerde değişiklik yapacak tasarıyı TBMM'ye getirmesi ve kanunlaştırması.

İkinci durumda ise ne yazık ki yargıçları suçlamamız gerekecek.

Düşünce özgürlüğüyle ilgili suçlarda ellerindeki kanunları, özgürlükleri daraltacak yorumlarla kullanan yargıçlar ve savcıların, adi suçlarda benzer bir eğilim içinde olmamaları.

Toplumumuzun huzur ve güvenliği açısından ilk önce çözülmesi gereken bir sorun bu.

Konuşmadan anlaşmak mümkün mü?

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Kuzey Irak ile temas kurmanın PKK ile ilişki kurmak anlamına geleceğini söyledi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de, Kuzey Irak ile ilişki kuranın "İmralı canisi" ile aynı fotoğrafa girmek olduğunu söylüyor.

İki liderin de görüşü, Barzani ile kurulacak diplomatik ilişkinin PKK'yı tanıma anlamına geleceği ve Kerkük'ün Kürt bölgesinin bir parçası haline gelmesine yardım edeceği yolunda.

Önce şunu iyice anlamak gerek: Türkiye, Kuzey Irak ve Türkmen bölgesinde etkin olma hakkını, TBMM'nin tezkereyi reddettiği gün kaybetti.

Defalarca yazdım, bir daha yazayım: Türkiye ile ABD arasında imzalanan "Memorandum of Understanding" belgesinin amacı Türkiye'nin, ABD'nin Irak hareketi nedeniyle Kuzey Irak'ta doğabilecek gelişmeleri önlemekti.

Gelişmeler Türkiye'nin öngördüğü gibi çıktı, ama şimdi uzaktan seyretmekle yetiniyoruz.

Hatırlayacaksınız, tezkerenin konuşulduğu günlerde PKK da etkin olduğu bölgelerde tezkerenin reddi için gösteriler yapıyordu.

Bu durumda Türkiye'nin, Kuzey Irak'taki PKK varlığından kaynaklanan sorunları nasıl çözülecek?

Türkiye'nin, ABD koruması altındaki Kuzey Irak'a bir askeri operasyon yapması mümkün görünüyor mu?

Zorla yapma olanağına sahip olmadığımız ortada olduğuna göre geriye ne kalıyor: Konuşup anlaşmak.

"Barzani ile konuşma" diyen muhalefetin, sorunun çözümü için ne önerdiğini de öğrenmek gerekmiyor mu?

E-postadan bomba çıktı!

MİLLİ Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, dün bir açılış töreninde yaptığı konuşmada şunları söyledi:

"Bomba gibi bir haber veriyorum. Telekom'la işbirliği halinde bir çalışma yapıyoruz. İlkokul 4. sınıftan yukarı tüm öğrencilerimize ücretsiz e-mail adresi vereceğiz."

Bakan Çelik'in bu haberinin "nasıl bir bomba" olduğunu anlayamadım. İnternette google'dan tutun yahoo'ya, hotmail'e kadar bir sürü "ücretsiz e-posta adresi" veren kuruluş var.

İsteyen, herhangi bir ücret ödemeden istediği gibi bir e-posta adresi alıp kullanabilir.

Acaba Bakan Çelik "bomba haber" derken "ücretsiz internet hizmetini mi kastetti" diye merak ettim, ama konuşmayı tekrar okuyunca gördüm ki üstüne basarak "e-mail" diyor.

Bunu okuyunca, "İnşallah Çelik, yolda bir e-posta adresi bulursa bomba diye götürüp karakola teslim etmez" diye düşündüm.
Yazarın Tüm Yazıları