Paylaş
Ertesi gün bu konuyla ilgili olarak daha çok taktığı gözlük konuşuldu, neden bu kadar ilgi çektiğini bilmiyorum. Bir gözlük işte ve takan da belli ki beğenip almış, takıyor, kime ne? Tuhaf insanlarız, başkasının ne giydiği, ne yaptığıyla ilgili aşırı bir merakımız var.
Toroğlu, pazar günü de Hürriyet’te geniş yer kaplayan bir yazı yazdı.
Konu, İstanbul Emniyeti’ne yaptığı ziyaretten edindiği izlenimler ve son günlerin tartışmaları ile ilgili yorumlar. Yorumlarına bir söyleyeceğim yok, bir yazar olarak fikirlerini açıklama özgürlüğüne sahip. Lig TV’den ayrılmak zorunda kaldığında da kendisini bu nedenle savunmuştum zaten.
Ancak anlattığı olaylardan bir tanesi ilgimi çekti.
Toroğlu şöyle yazıyor: “Polis beni Vatan Caddesi’ndeki Organize Şube’ye çağırdı. Aziz Yıldırım’ın, Sinan Engin’le telefon trafiğine takılan cümlelerini benim suratıma okudu. Aziz Yıldırım bu cümlelerde diyor ki, ‘Bilmem neyin çocuğu Erman Toroğlu’nu Digitürk’ten kovdurdum.’ (Bu tür konuşmalarda küfürlere hiç aldırmam. Ağız alışkanlığıdır söylenebilir. Ama Aziz Yıldırım’ın, ‘Ben küfre karşıyım’ cümleleri de bu sözlerle taca çıkar.)”
Buradan anlıyoruz ki Emniyet’te Toroğlu’na sürmekte olan bir soruşturma ile ilgili olarak elde edilen bazı telefon konuşmalarının kayıtları okunmuş.
Emniyet, burada kanunu iki kere çiğnemiş bulunuyor:
1- Gizli kalması gereken hazırlık soruşturması evrakının bir bölümü savcı dışında bir kişinin bilgisine sunulmuş. Soruşturmanın gizliliği ihlal edilmiş.
2- Soruşturma konusu ile doğrudan ilgisi olmayan özel bir telefon konuşmasının kayıtları imha edilmemiş ve imha edilmediği gibi üçüncü bir şahsa da okunmuş.
Toroğlu’nun yazısında aktardığı öteki ayrıntılardan da anlıyoruz ki Emniyet’ten verilen bilgi bununla da kalmamış.
Örneğin, bazı kişilerin, Futbol Federasyonu’nun bazı yeni üyeleriyle yaptıkları telefon konuşmalarının da teknik takibe takıldığı ile ilgili bir soru soruyor. Belli ki bu konuda da bilgilendirilmiş olmalı.
Tuhaf bir durum!
Bu soruşturmanın ilk gününden beri Emniyet’in soruşturmanın gizliliği kuralını açıkça ihlal ettiği apaçık ortada!
Savcılığın, kanun adamlarının açıkça işlediği bu suça karşı ne gibi bir işlem yaptığını gerçekten merak ediyorum.
İlginç bir toplantı
YÜKSEK Askeri Şûra, hakkında yakalama kararı verilmesi istenen bir orgeneralin de katılımıyla dün başladı. Karar o sırada çıksa, polisler toplantıyı basıp generali götürecekler miydi, bilemiyorum.
Generallerden biri hapiste olduğu için katılamadı, bazıları da diğerleri hapiste kalıyorlar diye emekli olmak istedikleri için katılamadı.
Havacı albay ve generallerin de terfileri görüşülecek ama Şûra’da onları tanıyan herhangi bir havacı general de yok.
Denizciler şanslı, hiç olmazsa bir amiral Şûra’ya katılabildi.
Şûra sürerken Başbakan ve vekil Genelkurmay Başkanı, toplantıdan ayrılarak baş başa bir görüşme yaptılar.
Diğer Şûra üyelerinin önünde konuşamayacakları acaba nasıl bir konuları vardı, diye merak ettim.
Bu kez toplantı salonunda masanın başında Başbakan tek başına oturuyordu. Eskiden Genelkurmay Başkanı da yanında otururdu, acaba bu kez neden böyle oldu?
Gün boyunca yorumcular bunun yanıtını arayıp durdular. Buna neden gerek görüldüğünün açıklanması bu kadar zor muydu, bilemedim.
Demokratik bir ülkede üst düzey asker terfileri ile ilgili böyle bir toplantı normal olarak sade vatandaşın ilgisini çekmez bile.
Gelecekte Yüksek Askeri Şûra kararlarını heyecanla bekleyenlerin sadece terfi sırasındaki askerler olmasını diliyorum.
Yargıç değişince karar değişiyor
DERELERİN Kardeşliği Platformu, Ordu İdare Mahkemesi’nin daha önce yürütmesini durdurduğu HES projeleri ile ilgili olarak kararlarını değiştirdiğini açıkladı.
Yapılan açıklamaya göre mahkemenin üye yapısı değişince Ordu ve Giresun’daki HES projeleriyle ilgili kararlar da değişmiş.
Bu süre içinde kanunların değişmediğini biliyoruz.
Yargıçlar da sonuç itibariyle kanunlar ile bağlılar.
Ama demek ki kanunları farklı yorumlayabiliyorlar.
Elbette yargıçların sırf bu HES projelerine geçit vermek için özel olarak atanmış olduklarını iddia edecek değilim.
Ama hükümetin bu konudaki tutumunu da biliyoruz.
HSYK’yı değiştirmek için nasıl bir çaba içinde olduğunu, bunu başardıktan sonra yargıç ve savcı atamalarında ilginç durumlar yaşandığını da biliyoruz, duyuyoruz.
Umalım ki mahkemelerdeki yargıç değişikliği ile birlikte gelen karar değişikliği böyle komplo teorilerine izin verecek bir nedenden kaynaklanmamış olsun.
Paylaş