Paylaş
Şöyle anlatıyor: “Eğer Lozan’ı, Sevr’e göre değerlendirirsek tabii ki zafer olarak kabul edebiliriz. Ancak tarihsel olarak özellikle adalar üzerindeki egemenlik haklarımıza baktığımız zaman Lozan tam da Cumhurbaşkanımızın dediği gibi zafer olarak yutturulmuştur.”
İnternetten baktım bu arkadaş hukuk fakültesini bitirmiş, bir de üzerine çalışma ekonomisi yüksek lisansı yapmış.
Ama genel kültür deseniz, mahalle kahvesi düzeyinde!
Milletvekili seçilmişsin, böyle büyük laflar etmeye imkân veren bir makama da getirmişler, oturup biraz çalışsana.
Biraz kitap okusan, biraz kütüphanede zaman geçirsen, böyle saçma sapan cümleler kurmaktan da kurtulacaksın halbuki.
Bu partinin sorunu, siyasal İslam’ın genel açmazı aslında.
Amaca ulaşmak için her yolu mubah gören bir siyasi çizgi ve gözü kapalı yorumlar yapıyor, bir süre sonra da bu yorumlara kendileri de inanıyor.
Bakın arkadaşlar: Ege adalarını ve On İki Ada’yı, Türkiye Cumhuriyeti Lozan ile kaybetmedi. Onları daha önce Osmanlı, İtalya ve Yunanistan’a kaybetmişti zaten.
Lozan tam tersine Gökçeada ve Bozcaada’nın Türkiye’de kalmasını sağladı. Bu boş işlerle uğraşmayı bırakın.
Türkiye’nin bin tane sorunu var, onlara yoğunlaşın, onları düzeltmeye çalışın.
EL EZHER GİBİ UÇAK
AKP’li milletvekillerinin Fetullah Gülen’i Pensilvanya’da ziyaretlerinde çektirdikleri fotoğraf günün gözde tartışma konularından biri.
AKP Genel Sekreteri Abdülhamit Gül, “Normal ziyaret, eski tarihli fotoğraf” diyor.
İşin aslı da bu zaten. O devirde Fetullah Gülen’i ziyaret etmek için herkes yarış halindeydi.
Siyasetçisinden tutun da büyük büyük işadamlarına kadar herkes kuyrukta bekliyor, Pensilvanya’dan bir işaret alan koşarak gidiyordu.
O günlerde bana anlatılan bir komik olayı sizlerle paylaşayım da cumartesimiz neşeli geçsin.
O günlerde Atatürk Havalimanı’nın dış hatlar terminalinde en çok satılan kitaplar arasında “dua kitapları” da yer alıyordu.
Bunların en iyi müşterileri de namazla filan çok alakalı olmayan ama Pensilvanya ziyareti için New York’a koşturanlardı.
Bir arkadaşım merak etmiş, bu kitapları kim alıyor, neden alıyor diye.
Biraz kurcalayınca iş ortaya çıkmış. Meğerse Fetullah Gülen’i ziyarete gidenler, olur da hoca “Hadi namazı birlikte kılalım” derse diye “namaz hocası” satın alıp yol boyunca dua ezberliyorlarmış.
Arkadaşım “Uçağın business class bölümü bir ara El Ezher’e dönmüştü” diye anlatıyordu.
Dua ezberleyenler, ezberlediği duaları mırıl mırıl tekrarlayarak unutmamaya çalışanlar filan.
Tabii buna neyin yol açtığını da unutmamak gerek.
AKP iktidarında, Fetullahçılar devletin içinde öyle güçlenmişlerdi ki mahkemede işi olan, ihale peşinde koşan, vergi dairesiyle başı belaya giren soluğu tavassut için Fetullah Gülen’in yanında alıyordu.
O devirde işi çözülsün diye kimler ne “himmetler” dağıttı, kim bilir?
Günün birinde o da ortaya çıkar mı acaba
BUL KARAYI, AL PARAYI
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, büyük bir sırrı ifşa etti: Dünyada, Moody’s’i ciddiye alan kimse yokmuş.
Bunun sebebini de açıkladı tabii: “Bunların cebine üç-beş kuruş ekstra para koy istediğin notu al, bunlar böyle.”
Dünyada kaç kişi bu kuruluşları ciddiye alıyor bilmiyorum ama Türkiye’de ciddiye alan bir kişi var ki o da Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’ten başkası değil.
Her gün bu konuda bir şeyler söyleyip piyasaları teskin etmeye çalışıyor ama Cumhurbaşkanı ile yarışabilmesi mümkün değil.
Tabii bu kuruluşların rüşvet ile kredi notu dağıttığı iddiası çok ciddi bir iddia. Bu iddiayı, bir ülkenin Cumhurbaşkanı yapıyorsa daha da ciddiye almak gerek.
Unutmamak gerekiyor ki Cumhurbaşkanı ondan önce de 12 sene Başbakan olarak bu işlerin başında bulunuyordu.
Demek ki bir bildiği olmalı.
Ama bu bilgiyi neden bunca yıl sakladı, orasını anlayamadım.
Sahip olduğu bu bilgiyi neden mesela New York’ta toplantı yaptığı yatırımcılara söylemedi ve kanıtlarını ortaya koyup kredicilerin ipliğini pazara dökmedi de Türkiye’deki muhtarlar toplantısını bekledi?
Tabii AKP’liler diyecek ki “Senin aklın ermez, o neyi ne zaman söyleyeceğini herkesten iyi bilir”!
Olabilir, aklım ermeyebilir ama en azından kafam şu kadar çalışıyor: Bunlar madem parayla not dağıtıyorlar, neden biraz paraya kıyıp en güzel notları alamıyoruz?
Not düşürülmesinin ülke ekonomisine maliyetinin yanında verilecek bu rüşvetin sözü bile edilmez.
Verelim şu parayı, kurtulalım diyorum!
Paylaş