Paylaş
Bu paranın sadece 256 milyon dolarlık bölümü yurtdışından yardım olarak temin edilebilmiş, gerisini biz vergi mükellefleri ödemişiz.
Ve Cumhurbaşkanı Avrupa’ya bu nedenle kızıyor.
“Şu anda Avrupa’da yaşayan Suriyeli mülteci sayısı 130 bin, Burada 2 milyon. Paradan bahset, paradan. Hiç paradan bahsetmiyorsun, bizden de bu kadar destek olsun demiyorsun” diyor.
Bir insanın kendi hesapsızlığı nedeniyle yol açtığı sorun için başkalarını sorumlu tutması ilginç bir
durum tabii.
Elbette savaştan ve ölümden kaçarak sınırlarınıza yığılmış insanları kabul etmemek diye bir şey olamaz.
Bu insanlık görevidir, o insanlara yardımcı olmak, hayatlarını güvence altına almak gerekir, Türkiye de bunu yaptı.
Ama bir şey daha yaptı!
“Esad altı aya kalmadan devrilir”
diye yanlış bir hesap yaptı ve Suriye’deki ateşin üzerine körükle gitti.
Sınırlar yolgeçen hanına döndü, ülkemizin güneyinde yeni bir Peşaver doğdu.
Göçmenler kamplarda toplanıp, ihtiyaçları karşılanmadı, Türkiye’nin
dört bir yanına Suriyeli göçmen yığıldı.
5.5 milyar dolar para harcadık ama kentlerimizin sokakları aç ve çaresiz göçmenlerden geçilmiyor, bunun ileride yol açacağı sorunları düşünen bir otorite de ortada yok.
Ve şimdi bu korkunç tablonun doğmasına neden olan kişi kalkmış Avrupa’ya “Eyy” diyor!
Avrupa’dan vazgeçmeyi mi tartışacağız?
YARGITAY’ın yeni seçilen Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Özgecan Aslan cinayetinin ardından başlayan “idam cezası” tartışmaları üzerine şunu söyledi:
“Biz Avrupa uyum süreci içinde 4771 sayılı yasayla idam olayını kaldırdık. Çünkü Avrupa Komisyonu’nda bu konuda imzamız olduğu için idamı kaldıracağımıza söz verdik
ve idamı kaldırdık ama Özgecan olayından sonra toplumda basit bir anket yapılsa herhalde yüzde 80, bu idamın geri gelmesini tekrar ister diye düşünüyorum.”
Evet, Başkan doğru söylüyor, kamuoyunda böyle bir eğilim çıkabilir.
“Bunlardan on tanesini sallandıracaksın, bak bir daha yapıyorlar mı” ülkesinde yaşıyoruz, bunu hepimiz biliyoruz.
Ama Başkan bu tespit ile yetinmemiş.
“Diğer taraftan bizim Kıta Avrupası’nda idam cezası yok ama dünyanın birçok ülkesinde idam
cezası, değişik şekillerde, zehir zerk etmek suretiyle vardır. Ama biz, Avrupa uyum süreci içinde buna imza attık. Bu tartışılması gereken bir olay. Sadece yargı olarak bizi ilgilendiren bir olay değil. Toplumu, üniversiteyi, yasamayı, yürütmeyi ilgilendiren bir olay, bunların tartışılması gerekir diye düşünüyorum” diyor.
Neyi tartışacağımızı anlayamadım.
Avrupa’nın bir parçası olmaktan, AB’ye tam üyelikten vazgeçmeyi mi tartışacağız?
Al öğretmeni vur milletvekiline
ANTALYA’da geçen hafta bir Anadolu Lisesi’ne müdür yardımcısı olarak tayin edilen bir öğretmen, (haberlerde adı Filiz G. diye geçiyor) okuldaki sınıf başkanlarını toplamış ve talimatlar vermiş.
Sınıf başkanlarının öğretmenlerine anlattığına göre şöyle söylüyor:
“Bu okulda kızlar mini etek giyiyor, tayt giyiyor, okul kıyafeti giymiyor. Bu tacize açık bir durum. Böyle giyerlerse tacizi hak ediyorlar. Okulda erkek öğrencilerden bir tim kuracağım. Erkekler mini etek giyen kızları önce uyaracak. Eğer devam ederlerse taciz yapılacak. Taciz edilip rahatsız olacaklarından düzgün giyinmeye başlayacaklar.”
Öğretmenler Kurulu’nda da konu konuşulmuş, tutanak altına da alınmış.
Tutanaklara göre Filiz Hanım şöyle söylüyor:
“Evet söyledim. Aşırılıklara göz yumarsak, taciz edilirse kim suçludur.”
Filiz Hanım, DHA muhabirine de “Öğrencilerimle konuştuğum her şey özelimdir” demiş ve tim kurulacağı iddialarını kabul etmemiş.
Özgecan Aslan’ın katledilmesinin ardından TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerini Araştırma Komisyonu da toplanmış.
Komisyon üyesi AKP’li İsmet Uçma’nın önerisi ise şöyle:
“Bu toplumun değer yargılarına uygun insanları eğitim yoluyla yetiştirmediğiniz sürece, bu sorunları çözme imkânlarından mahrum olduğumuz anlaşılıyor. Şiddetin nedenleri sizce nelerdir? İnsanı eğilimlerine, temayüllerine, psikolojilerine, karakterlerine, cibiliyetlerine göre eğitime tabi tutmak gerekmektedir.”
Öğretmeni mini eteklere karşı tim kurma peşinde, milletvekili “cibiliyete göre” eğitim!
Tanrı Türkiye’yi korusun!
Paylaş