Paylaş
İşte bu okuduğunuz gibi cümleler kurmayı çok seviyorum.
Eskiden cumhurbaşkanları, yaz tatilleri için İstanbul’a geldiklerinde TRT haberi böyle duyururdu: “Yaz dönemi çalışmalarını İstanbul’da sürdüren Cumhurbaşkanımız!”
Ben de hep buna özenirdim.
Böyle deyince bir defa çalıştığınız düşünülüyor. Bu dönemde ABD’de önemli toplantılara katılıyormuşum gibi bir durum ortaya çıkıyor. Oysa öyle bir şey yok tabii. Kızımı özlemiştim, yeni taşındığı evi merak ediyordum, hepsi bu!
New York ve Washington’daki temaslar dediğim ise uzun süredir görmediğim arkadaşlarla oturup gevezelik etmek, yiyip içmekten ibaret!
Pazar günü Fenerbahçe-Gençlerbirliği maçını izlemek için Fenerbahçe USA Derneği’nin önderliğinde Derviş Restaurant’ta buluştuk.
Şükrü Saracoğlu Stadı’nı aratmayacak bir atmosfer vardı ve kolayca tahmin edebileceğiniz gibi maçın devre arasında sigara içmek için neredeyse bütün lokanta dışarıya hücum ettiği için 47. Sokak ile 7. Cadde’nin köşesinde tuhaf bir tablo ortaya çıkmıştı.
Sözünü ettiğim köşe New York’un en çok turist çeken bölgesi Times Meydanı’na üç adım mesafede.
Ve ellerinde sigaralar, üzerlerinde sarı-lacivert futbol formaları olan kadınlı-erkekli kalabalığın orada toplanması birçok turist için ilginç bir fotoğraf malzemesiydi.
Fenerbahçe USA Derneği değişik organizasyonlar, kültürel faaliyetler ile bu kıtadaki Fenerbahçelileri bir araya getiriyor.
Bu çarşamba günü de Amerika’nın profesyonel futbol liginin başkanı olan (Major League Soccer) Mark Abbott’un konuşmacı olarak katılacağı bir resepsiyon düzenliyor.
Hedef Fenerbahçe’nin bir kamp dönemini bu ülkede geçirmesi ve Türkiye ile ABD arasında bir futbol köprüsünün kurulması. Bu toplantı da bu sürecin başlangıç noktası olacak.
Bu arada “
Gençler, okumayı boşverin, spor salonlarına gidip güzel vücut yapın ve New York’a gelip gece kulübü kapısında duran insanlara ne deniliyorsa, işte o mesleğe girin.
Bir kere en çok parayı onlar kazanıyor. Yaptıkları şey kulübün kapısının önüne takılmış ve üstü kadife gibi bir şeyle kaplı bir zinciri açıp kapatmak ve istediklerini içeri almak, beğenmediklerinin yüzüne bile bakmamaktan ibaret.
Hiçbir sermaye ve çaba gerektirmeyen bu iş için avuçlarına sıkıştırılan bahşişler, Türkiye’de hekim olmaktan daha iyi bir yaşam standardı sağlıyor olmalı, ki bu da kılık kıyafetlerinden hemen belli oluyor.
Ve daha da önemlisi bu tipler kızlar arasında da çok popüler. Bakmaya kıyamayacağınız güzellikteki kızlar o kulüplere girebilmek için bunlara nasıl davranıyorlar, nasıl öpüp sarılıyorlar, görmeye değer.
Down Town’daki Cipriani’nin dışarıya atılmış masalarında oturup, yaklaşık bir saat bu manzarayı izledim.
Ve kadınların, iktidara taptıklarına, iktidarın ne türden ve ne sebepten kaynaklandığı ile hiç ilgilenmediklerine bir kere daha iman ettim.
Ders almadan İran
BİRLEŞİK Krallık Genelkurmay Başkanı, Afganistan’da yenilginin, önüne ilk önce
İngiliz general 40 bin kişilik yeni bir ordudan daha söz ediyor ama artık kendisinin bile bu savaşın kazanılmasıyla ilgili ne kadar umudu olduğu belli değil.
Sözlerinden bunu anlıyorum.
Geçtiğimiz hafta Afganistan’da öldürülen ABD askerlerinin cenazeleri ile ilgili haberler de gazete ve televizyonların ana gündemleri arasındaydı.
Irak’ta ve Afganistan’da düzenin bir türlü sağlanamamış olması Obama yönetimine Bush’tan kalmış bir miras. Ama şu var ki “Mirası reddettim” diyerek kurtulamayacağınız bir miras bu.
Ve bu tablo içinde şimdi hedefte İran ve nükleer silahları var!
Geçtiğimiz hafta NY Times ve
Irak’a saldırı öncesinde ABD medyasında başlatılan türden bir psikolojik harekât duygusu edindim bu haberleri okurken.
Sıradan Amerikalıyı, nükleer silah sahibi bir İran’ın ne kadar korkunç olacağına ikna çabası da diyebiliriz buna.
Irak başarısızlığı apaçık ortada dururken, Afganistan’da Taliban karşısında bir yenilgi gündemde iken benzeri bir girişimin İran’a yönelik olarak tezgâha sürülmesi akıl alır gibi değil.
Ama oluyor işte!
Zaten ne demişti şair: “Hiç ders alınsa tekerrür eder miydi tarih!”
Paylaş