Siyasi gösteri davasının bedeli

İSRAİL’in özür dilemesi ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da bu özrü kabul etmesinin ardından yeni bir hukuki sorunumuz oldu.

Haberin Devamı

Biliyoruz ki İsrail, Mavi Marmara gemisinde hayatlarını kaybedenler ve yaralananlar için tazminat ödeyecek.

Anlaşmanın açıklandığı gün bunun “ademi mesuliyet şartına bağlı olduğu” da söylenmişti.

Bu şu anlama geliyor: İsrail’in tazminat ödemesi ile birlikte, Mavi Marmara olayına karışan tüm İsrailliler hakkında açılan davalardan da vazgeçilecek.

Mavi Marmara kurbanlarının aileleri tek tek dava açma haklarından vazgeçecekler, Türkiye de devlet olarak bununla ilgili hukuki işlemleri durduracak.

Şu anda İstanbul’da 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bununla ilgili olarak açılmış bir ceza davası var.

Dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı, Deniz Kuvvetleri Komutanı, İstihbarat Başkanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı hakkında 9 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle açılmış bir dava bu.

İsrailli subayları Türkiye’de yargılamanın hiçbir hukuki sonuç doğurmayacağı bilindiği halde açılmış, siyasal amaçlı bir dava bu.

Şimdi tartışılan konu bu: Bu dava ne olacak?

Mavi Marmara kurbanlarının aileleri bu davanın müdahil olarak tarafı konumundalar ve tazminat ile birlikte bu haklarından vazgeçecekler.

Ama İsrailli askerlerin yargılandıkları maddeler, ağırlaştırılmış müebbet hapis gerektiren ve takibi şikâyete bağlı olmayan suçlar ile ilgili.

Biliyorsunuz bizim memlekette yargı “bağımsız”, hükümetin emriyle hareket etmiyor. İsrail’in özrü de bir uluslararası anlaşma değil, mahkemeyi bağlamaz.

Şimdi ne olacak?

Siyasi gösteriler için mahkemeleri kullanmaya kalkışmanın bir bedeli olduğu da böylece öğrenilmiş olur mu dersiniz?

Haberin Devamı

‘Ben yaptım oldu’ ile bu iş yürür mü?

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan ciddi bir siyasi risk üstlendi ve 30 yıldır çözülemeyen PKK terörü sorununda yeni bir aşamaya geldik.

Ama öyle görünüyor ki hükümetin birçok başka işi gibi bu da iyi planlanmamış, önceden başı sonu düşünülmemiş bir şekilde yürütülüyor.

Bu da normal, çünkü hükümetin başında öyle bir kişilik var ki kendisini zaten her şeyin üzerinde görüyor, çevresi “Sen aslansın, kaplansın” diye onu gaza getiren goygoycularla dolu. Bu nedenle bu işe de “Ben yaptım oldu” zihniyetiyle girişiyor.

Hoşa gitmeyecek şeyler söyleyenleri “barış düşmanı” diye damgalayacak yağdanlık sayısı da memlekette az olmadığı için kafasını bir kayaya toslayana kadar böyle de gidecek.

Hükümet ile Apo arasında varılan anlaşmanın en önemli maddesi PKK’nın silahlı adamlarının sınır dışına çıkmaları.

Hükümet, bu süreç boyunca PKK’nın silahlı adamlarına güvenlik kuvvetlerinin müdahale etmeyeceğinin garantisini veriyor.

Bunun için bir yasaya vs. ihtiyaç olmadığını düşünüyor.

Buna karşılık PKK ve BDP ise konunun TBMM’ye getirilmesini ve bu geri çekilme süreci için yasal güvence verilmesini istiyor.

Hükümet “yasal güvence” için konuyu TBMM’ye getirirse, PKK’yı meşrulaştırmış olacak, barış sürecinde olası bir kopuş böylece yeni dertlerin de başlangıcı olacak.

Yasal güvence vermese bu kez şu sorgulamanın muhatabı olacak: Hiçbir terör eylemine bulaşmamış KCK’lılar hapisteyken, eli silahlı PKK’lılar nasıl serbestçe sınır dışına çıkıp gidecekler?

Haberin Devamı

Başbakan’ın yanıtı

CHP Adana Milletvekili Ali Demirçalı, Suudi Kralı Abdullah’ın Ankara ziyaretinin ardından başlayan hediye tartışmaları ile ilgili olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan bilgi istemişti.

Başbakan’ın bu konudaki soru önergelerine uzun süredir yanıt vermediğini bu köşenin okuyucuları hatırlayacaklardır.

Nitekim bu yanıt vermeme durumunun, aslında her pazartesi sorduğum “Kralın hediyeleri ne oldu” sorusunun yanıtı olduğunu varsaydığımı da bu köşede yazmıştım.

Demirçalı’nın soru önergesi şöyleydi:

“1– Suudi Kralı ve Körfez şeyhlerinden tarafınıza verilen özel hediyeler nelerdir? Bunlar niçin açıklanmamaktadır?

2– Bu hediyeler süresi içerisinde beyan edildi mi?

3– Süresi içinde beyan edildiyse, beyannamenin bir kopyasını görebilir miyiz? Beyan edilen hediyeler, kanunda yazıldığı gibi “İlgili kurumuna” devredildi mi?

Bununla ilgili bir kayıt varsa, bir yetkili bunları neden açıklamıyor?”

Başbakan bu soru önergesine yanıt verdi. Yanıt dolaylı olarak bana da verilmiş sayılır, burada bilginize sunuyorum:

“Devlet ve hükümet başkanlarının yabancı ülkeleri ziyaretleri sırasında muhatapları ile hediye teatisinde bulunmaları, bütün dünyada kabul gören bir protokol kuralıdır. Ülkemizi ziyaret eden yabancı devlet adamlarından alınan hediyeler, mütekabiliyet, protokol ve nezaket kuralları çerçevesinde işlem görmektedir. Söz konusu yazılı soru önergesine konu resmi ziyaret sırasında yapılan mutat hediye teatileri bağlamında da yerleşik usul ve kuralların dışına çıkan bir hukuk olmamıştır”.

Bunu okuyunca sevindim tabii!

Ama keşke şu beyannamelerden birer fotokopi de ekleselerdi, ne kadar iyi olurdu!

 

Yazarın Tüm Yazıları